Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

manve

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    28
  • Katılım

  • Son Ziyaret

manve - Başarıları

Yazar

Yazar (5/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz ki;insana yol gösteren ve insanı aydınlatan sorulardır.Bizde soruların yol göstericiliği ile yolumuzu bulacağız.Kuran ayetlerine doğru soruları sorarak bir gerçeği açığa çıkarmak istiyoruz. Bir metni anlamanın en iyi yolu o metne doğru soruları yöneltebilmektir(UMBERTO ECO) Bizde Kuran metinlerine(ayetlere) sorulması kaçınılmaz olan soruları sorarak gerçeği açığa çıkarmaya çalışacağız. Sorulması gereken ilk soru aşağıdaki iki ihtimali gündeme getirecek özellikte olmalıdır; 1-Kuran kendisini Araplar ve Arap olmayanlar için düzenlenmiş bir kitap mı sayıyor? 2-Yoksa Kuran kendisini sadece Araplar için düzenlenmiş bir kitapmı sayıyor? (Kuranın Arapça oluşunu değil ben Arap Kavmine özelim,ben Arap Diline özelim demesini işleyeceğiz burada.Tatlı su kurnazlığı yaparak,Kuran Arapçaysa ne olmuş gibisinden laflar etmeye gerek yoktur.Kuranın Arapça olması başka şey,Ben Arap Diline özelim,Arap Kavmine özelim demesi başka şeydir.Arapça oluşunu değil Arap Kavmine ve Arap Diline özelim demesini işleyeceğiz) Biz her peygamberi başka değil,sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmi için göndeririz.Böylece onlara anlatabilmesini mümkün kılarız(İBRAHİM 4 KURAN) Bir peygamberin ve getirdiği mesajın,başka bir dil konuşan başka kavimlere değil,kendi dilini konuşan kendi kavmine yollanması ne anlama geliyor? Bir peygember mesajını kendi dilinden olmayanlara,kendi kavminden olmayanlara getirirse ne olur? Bunun anlaşılma problemi yaratacağını,onun için olmaması gereken bir şey olduğunu ayetin son cümlesi açıkça söylüyor. Bu ayetten,her peygamberin mesajının,sadece o peygamberin dilini konuşan,o peygamberin kendi kavmi için uygun olacağını,dilini anlamayan yabancı kavimler için uygun olmayacağını anlamak için; dahi olmaya gerek yoktur sanırız. 1-Buradan açıkça bir peygamberinin getirdiği mesajın dilinin,sorumlu tutulacak kavmin dilinde olması şartı,mesajın diliyle mesajın gönderildiği kavminin dilinin uyumlu olması gerektiği,çok açık bir şekilde ortaya çıkmıyormu? 2-Peygamberlerin mesajları ve peygamberler kendi dillerinden olmayanlara gönderilirse bunun sorun yaratacağı,ayetten açıkça anlaşılmıyormu? Her peygamber sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmine yollanıyorsa,bunun kavimler açısından sonucu nedir? Bu gayet açıktır,peygamberler sadece kendi dillerini konuşan kendi kavimlerine yollanıyorlarsa,bu durumda her kavim sadece kendi dilinde inen mesajla ve kendi dilini konuşan peygamberle muhatab edilmiş oluyor.Her kavim sadece kendi dilinde inen mesadan sorumlu oluyor.Böylece hiç bir kavim yabancı dildeki bir peygamberle muhatab edilmemiş oluyor,hiç bir kavim yabancı dilde inen bir mesajla muhatab edilmemiş oluyor.Onun için bu ayet aşağıdaki anlamada geliyor: Allah her kavme sadece o kavmin kendi diliyle seslenir,o kavmin kendi içinden olan bir peygamberle yapar bunu.Mesajını onlara anlatabilmesini bu şekilde sağlar.(İBRAHİM 4 KURAN) Ayette bu anlam açıkça vardır ve ayet böylede tercüme edilebilir. Ayetin her iki çevirisindende,bir kavmin sorumlu tutulacağı mesajın o kavmin kendi dilinde inmiş olması gerektiğini,o kavimden bir peygamberle bunu yapmak gerektiğini,aksi durumun problem yaratacağını anlamak gayet kolaydır. Mesajın diliyle kavmin dilinin aynı olmamasının problem yaratacağını,bu problemin doğmaması için de peygamberin mesajının diliyle mesajdan sorumlu tutulan kavmin dilinin aynı olması gerektiğini anlamamak mümkün mü? ################################################## Bir kavmin sorumlu tutulacağı mesajın o kavmin kendi dilinde inmiş olması gerektiğini,o kavimden bir peygamberle bunu yapmak gerektiğini,aksi durumun problem yaratacağını söyleyen başka ayetlerde vardır: Eğer onu Arapça bir Kuran kılmasaydık,neden dilimizde inmedi,Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN) O halde Japonlarında neden dilimizde inmedi,Japon olana Japonca olmayan kitap yollanırmı hiç deme hakları yokmudur?Veya Frnasızların,veya Türklerin veya Çinlilerin böyle bir ititraz hakkı yokmudur? Fussilet 44 nolu ayet böyle bir itiraz hakkını bütün kavimlere tanıyor açıkça. Kendini müslüman görenler,bunu daha ne kadar görmezden gelebilcekler ki? Olay bu kadarla da bitmiyor.Kuran kendi dilinin ve içeriğinin düzenlenişinde,sadece Arap Kavminin anlamasını göz önünde bulundurduğunu söylüyor. Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN) Japonların anlaması için Arapça indirdik anlamı çıkarmaya imkan varmı? Çinlilerin anlamasını istediğimiz için Arapça indirdik anlamı çıkarmaya imkan varmı? O halde buradan,Kuranın sadece Arapların anlamasına yönelik olduğu ortaya çıkmıyormu? Kuranı başka değil pürüzsüz Arapça yaptık ki,korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN) Bu ayetteki,pürüzsüz Arapça olmasaydı Arap Kavmine uygun olmazdı anlamını farkedemeyen varmı? Arapların korunabilmesi için pürüzsüz Arapça bir kitap gerekiyorsa,Japonların korunması içinde pürüzsüz Japonca bir kitap gerekmiyormu? Çinlilerin korunması için pürüzsüz Çince bir kitap gerekmiyormu? Kuranın çizdiği tablo çok nettir aslında.Araplar bize kendi dilimizde inmiş kitap gelmedi demesinler diye,okumasına yabancı olmadığımız Arapça kitap inmedi diye meşru bir itiraz hakkına sahip olmasınlar diye Kuran inmiştir.Ayetler konuyu böyle açıklıyorlar. “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okunmasına yabancıydık” demeyesiniz diye;(ENAM 156-kuran) Güzel demek Araplar kendi dilimizde kitap inmedi deme hakkına sahip olmasınlar diye Kuran indirildi.O zaman Arap olmayan kavimler bu meşru itiraz hakkına halen daha sahipler demektir.Örneğin Japonların,bize okumasına yabancı olmadığımız japonca kitap indirilmedi demek bir meşru hakları halen devam ediyor.Yada Çinlilerin,bize okumasına yabancı olmadığımız Çince bir kitap inmedi demek gibi meşru itiraz hakları halen devam ediyor. ######################################## Her peygamber sadece kendi dilinde olan kendi kavmi için mesajını getiriyor,dilini anlamayan yabancı kavimler için değil diyor İbrahim Suresi 4 nolu ayet.Üstelik İbrahim 4 nolu ayet Muhammed bunun istisnasıdır demiyor.Diğer ayetlere bakarsak Muhammed de sadece kendi dilini konuşan kendi kavmi için mesajını getirmiştir. Ona bir mucize indirilseydiya derler.Sen sadece peygamberlerden birisin ve bütün kavimlerin her biri için ayrı bir peygamber vardır(RAD 7 KURAN) Sonra onun ardından peygamberler gönderdik,her birini kendi kavmine(YUNUS 74 KURAN) Muhammed de bunun istisnası değildir. Muhammed de sadece tek kavme ve tek dile özeldir.. Seni ataları uyarılmamış olan o bir kavmi uyarman için gönderdik(YASİN 6 KURAN) Yoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o haktır.Senden önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan o tek kavmi uyarman için sana indirildi(SECDE 3 KURAN) Neden bütün kavimleri uyarman için gönderdik demiyor? Ve peygamber şöyle diyecek;ey rabbim kavmim bu Kuranı terk etti(FURKAN 30 KURAN) Diğer kavimlere hiç değinmiyor,görüldüğü gibi.Diğer kavimler tamamen peygamberin kapsam alanı dışında. Peygamberin sadece kendi kavminden bahsedecek olması,diğer kavimlere hiç değinmemesi ne anlama geliyor? O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Neden bütün kavimler ondan sorumludur demiyor? Eğer tek kavim için düzenlenmeseydi,bu ayette bütün kavimler ondan sorumludur demesi gerekmezmiydi? Bütün kavimleri sorumlu tutsaydı bu ayet böyle olmazdı.Diğer kavimlerde sorumludur diye belirtirdi. ####################################### Tabi birde asla doğru tercüme etmedikleri,açıkça tercüme hilesi yaptıkları bir ayet var.Fussilet Suresi 3 nolu ayetini bilerek yanlış çeviriyorlar.Çünkü bu ayet Kuranın Arap Kavmi için olduğunu çok açık olarak belirtiyor.O yüzden doğru tercümesini veremiyorlar.Mecburen. كِتَابٌ(kitabun)=kitap فُصِّلَتْ(fussilet)=açıklandı/ayrıntılandı آيَاتُهُ(ayatu-hu)=onun ayetleri قُرْآنًا(Kuran-en)=Kuran عَرَبِيًّا(Arabiyyen)=Arapça/Araba yönelik لِّقَوْمٍ(li kavmin)=bir kavim için يَعْلَمُونَ(ya'lemune)=bilirler,bilsinler Kitap,ayetleri açıklandı.Kuran Arapçadır bir kavim için,bilsinler(FUSSİLET 3 KURAN) Ayetin doğru tercümesi böyledir.Arapça bilen her hangi biri açıkça bilirki;Lİ KAVMİN demek TEK KAVİM İÇİN demektir.BİR KAVİM İÇİN demektir.Yani bütün kavimler için değilde,tek kavim içindir anlamına gelir bu kelime. Bunun farkında olan müslüman tercümanlar Fussilet 3 nolu ayette tercüme hilesi yapıyorlar. Kuran,bilen bir kavim için Arapçadır(FUSSİLET 3 KURAN) şeklinde çeviriyorlar. Oysa Arapçadır kelimesi ayetin sonunda değildir,Yalemu(bilirler) kelimesi ayetin sonundadır.Ama onlar ayetin sonunda Arapçadır kelimesi varmış gibi davranıyorlar.Yalemu(bilsinler) kelimesi Arapçadır kelimesinden önce geçiyormuş gibi davranıyorlar.Bunun bir sebebi var.Çünkü böyle yaparak Arapça ile bir kavim içindir(li kavmin) kelimelerinin bağlantılı olmasını gözden gizliyorlar.Kavim kelimesiyle bilmek kelimesini suni bir şekilde birbirine bağlayarak bunu örtbas etmeye çalışıyorlar. Yani ayete bütün kavimleri kast ediyormuş havası vermek istiyorlar.Oysa ayet öğle demek isteseydi Lİ KAVMİN(TEK KAVİM İÇİNDİR) sözünü kullanmazdı.Onun yerine KÜL-Lİ KAVMİN(BÜTÜN KAVİMLER İÇİNDİR) sözünü kullanırdı. Eğer Müslüman tercümanlar haklı olsaydılar bu ayet;Kuran bütün kavimlerin bilen kişileri içindir derdi.Ama öğle demiyor.Ve Arapçadır kelimesi TEK KAVİM İÇİNDİR(Lİ KAVMİN) kelimesiyle peş peşe gelmezdi.Ayetin en sonunda olurdu Arapçadır kelimesi.Ama işte öğle değil.Bunun farkındalar ve başka kelimeyi değilde Lİ KAVMİN(TEK KAVİM İÇİNDİR) kelimesini örtbas etmeye çalışmaları tesadüf değil. Ama hayret,Fussilet 3 nolu ayette Kuranın tek kavim için olduğunu gizlemeye çalışan müslüman tercümanlar;Secde Suresi 3 nolu ayeti doğru çevirmişler.Onların tercümelerinde bile Kuranın tek kavim için olduğu,tek kavme yönelik olduğu açıkça görülüyor.Secde suresi 3 nolu ayette kıvırabilecekleri bilen kelimesi gibi kelimeler olmadığı için olsa gerek. Yoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o haktır.Senden önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan bir kavmi uyarman için sana indirildi(SECDE 3 KURAN) İşte müslümanların hepsi bunu böyle çevirmişler.Onların tercümelerinde bile bütün kavimler için gönderdik demiyor,tek kavim için gönderdik diyor. Ve asla doğru çevirmeye yanaşmadıkları bir ayet daha var:Nahl Suresi 64 nolu ayeti. وَمَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلاَّ لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُواْ فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ve mâ enzelnâ=ve biz indirmedik,aleyke el kitâbe=sana kitabı,illâ=den başka,li tubeyyine=açıklaman için,lehum=onlara,ellezî ihtelefû=ihtilafa düşmüş/düştükleri, fî-hi=ona dair/onun hakkında,ve huden=ve hidayet,ve rahmeten=ve rahmet,li kavmin=tek kavim için,yu'minûne=iman etmeleri/müminlik Kitabı sana başka şey için değil,sadece kendi arasında ihtilaf yaşayan tek kavim için(li kavmin) uyarı,hidayet ve rahmet olarak indirdik.İman etsinler(NAHL 64 KURAN) Aynı hileye yine başvurmuşlar.Ayetin Arapça metninde Lİ KAVMİN(TEK KAVİM İÇİNDİR) sözü var ama ayetin Türkçe tercümelerinde sanki bir kavim için değilmiş gibi bir hava vermeye çalışıyorlar
  2. Hem Muhammed hem de ilk dönemlerin İslam alimleri;Hristiyanların elindeki İncil ve Tevrat'ın Kuran ile uyumlu olduğunu zannediyorlardı.Ve bu Kuranda açıkça yazmaktaydı.Ama daha sonraki dönemlerde İslam alimleri Hristiyan bilginlerle dini tartışmalara girdiklerinde,onların ellerinde bulunan İncil ve Tevrat'ın Kuran ile uyumlu olmadığını fark ettiler.Ve bu onları çok zor bir ikileme soktu.Kuran açıkça ellerindeki İncil doğrudur dediği halde,müslüman bilginler ellerindeki İncil doğru değildir demek zorunda kaldılar.Kuranla ters düştüler.İncil Tahrif edildi yalanına tutunmaktan başka çareleri kalmadı. İNCİL VE KURAN-İKİSİ BİRDEN DOĞRU OLAMAZ: Müslüman alimler Kurana dayanarak Cennetteki cinsel ilişkiden ve evlilikten bahsederlerken,Papazlar İncile dayanarak Cennette cinsel ilişki ve evlilik yoktur diyorlardı.Bu durum Müslüman alimlerin hem İncilin hemde Kuranın aynı anda doğru olamayacağını anlamalarını sağladı. Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir, gökteki melekler gibidirler-MATTA 22:30 İNCİL İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hurilerle evlendiririz.(DUHAN 54 KURAN) Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak"Onları,ceylan gözlü hurilerle evlendirmişizdir:(TUR 20 KURAN) Biz onları bakireler kıldık,eşleri için,ahirette mutluluğa erenler için(VAKIA 36-38 KURAN) Ayrıca diğer konularda da tartışmalar patlak veriyordu.Örneğin Süleyman hiç bir zaman doğru yoldan sapmamıştır Kurana göre.Kafir olmamıştır.Oysa Tevrat Süleymanın kafilik döneminden bahseder,putperest bir dönem yaşadığını söyler. Süleyman hiç bir zaman kafir olmadı...BAKARA 102 KURAN Süleyman'ın kral kızlarından yedi yüz karısı ve üç yüz cariyesi vardı. Karıları onu, yolundan saptırdılar.1.KRALLAR 11:3 TEVRAT Süleyman yaşlandıkça, karıları onu başka ilahların ardınca yürümek üzere saptırdılar. Böylece Süleyman bütün yüreğini Tanrısı RAB'be adayan babası Davut gibi yaşamadı.1.KRALLAR 11:4 TEVRAT Saydalılar'ın tanrıçası Aştoret'e ve Ammonlular'ın ********* ilahı Molek'e taptı.1.KRALLAR 11:5 TEVRAT Böylece RAB'bin gözünde kötü olanı yaptı, RAB'bin yolunda yürüyen babası Davut gibi tam anlamıyla RAB'bi izlemedi.1.KRALLAR 11:6 TEVRAT Yeruşalim'in doğusundaki tepede Moavlılar'ın ********* ilahı Kemoş'a ve Ammonlular'ın ********* ilahı Molek'e tapmak için bir yer yaptırdı.1.KRALLAR 11:7 TEVRAT Kurana göre Tanrının bir oğlu olamazdı.Ama İncil baştan sona kadar İsa Tanrının oğludur diyordu. Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih (İsa) Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin!(TEVBE 30 KURAN) De ki : Eğer Rahman'ın bir oğlu olsaydı, elbette ben (ona) kulluk edenlerin ilki olurdum!(ZUHRUF 81 KURAN) Ayrıca Kurana dayanan İslam alimleri her zaman İsa Rab değildir demişlerdir.Ama İncile göre İsa Rabdir. (Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); hıristiyanlar da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i (İsa'yı) rab edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu.(TEVBE 31 KURAN) Eğer İSA RAB'dir diye ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölü­ler arasından dirilttiğine yürekten iman edersen kurtulacaksın.ROMALILAR 10/9 İNCİL Bu durum açıkça Kuran ın yanıldığını gösteriyordu.Çünkü Kuran ellerinde bulunan İncil ve Tevrat değiştirilmediler,doğrular ve Kuranla uyumlular diyordu pek çok ayette.Ama görünen oki hiçte Kuranla uyumlu değildi ellerindeki İncil ve Tevrat. Bu durumda müslüman bilginler ellerindeki İncil ve Tevrat değişmemiştir diyen ayetleri hiçe sayarak,onların ellerindeki İncil ve Tevrat bozuktur,tahrif edilmiştir yalanını uydurdular.İşin içinden böyle çıkmaya çalıştılar.Oysa Kuran onlar gibi düşünmüyordu bu konuda. Kuran İncil ve Tevrat ın da değişmediğini ve korundugunu söylüyor. ****************************************************************************************************************************************** 1- ”Allah ın SÖZLERİNİ HİÇ KİMSE DEĞİŞTİREMEZ.Öncekilerin mesajları sana da ulaştı=ENAM SURESİ:34.AYET-KURAN” Muhammed e önceki elçilerin mesajı nın ulaşma nedeni olarak Allah ın sözlerinin hiç birinin değiştirilememesi gösteriliyor.Tevrat ve İncil de Allah ın sözleri olarak indirildiyse o zaman onları da kimse değiştiremez. ****************************************************************************************************************************************** 2-”Onların ELLERİNDE BULUNAN TEVRAT I ve İNCİL İ tasdik eden bir kitap indirdik sana=ALİ İMRAN SURESİ:3.AYET-KURAN” Dikkat edilirse bu ayet,bozulup gitmiş olan bir Tevratı ya da bozulup gitmiş olan bir İncil i anlatmıyor.Şu an ELLERİNDE BULUNAN bir Tevrat tan ve İncilden bahsediyor.Kuran ın Tasdik ettiği Tevrat ve İncil ŞU AN ELLERİNDE OLAN Tevrat ve İncildir. ******************************************************************************************************************************************** 3-”Bize indirilen ile,İbrahim,İshak,Musa,Elyase(Tevratta ki Elişa) ve İsa ya inenler arasında ayrım yoktur=BAKARA SURESİ:136.AYET-KURAN” Yani Allah Kuran ı koruyorsa onları da koruyor.Ayrım yapmıyor.Biz de Ayrım yapmıyoruz.Ama Allah Kuran ı koruyup diğer indirilenleri korumuyorsa AYRIMI KENDİSİ YAPIYOR demektir.Bu durumda nasıl insanlardan bu inenler arasında ayrım yapmamalarını isteyebilir ki? ******************************************************************************************************************************************* 4-Musa nın Kavmi içindeki bir gurup DOGRU YOLDADIR=ARAF SURESİ:159.AYET-KURAN” Ortada Saglam bir Tevrat yoksa Musa nın toplulugundan bir gurup asla dogru bir yolda olamaz.Hala o kavimden birileri dogru yoldaysa uydukları Tevrat bozulmamış bir Tevrat olmalıdır. ******************************************************************************************************************************************* 5-”Musa ya Tevrat ı indirdik.İnsanlar için bir nur ve hidayet var Tevrat ta=ENAM SURESİ:91.AYET-KURAN” Tevratta bir zamanlar nur ve hidayet vardı demiyor.Halen daha var diyor. ********************************************************************************************************************************************* 6-”Zikri biz indirdik.Zikirden sonra da Zeburu indirdik=ENBİYA SURESİ:105.AYET-KURAN” Görüldüğü gibi ayet Zeburdan önce inen Tevrat için ZİKİR kelimesini kullanıyor.Şimdi bu ayeti başka bir ayetle karşılaştıralım: ”Zikri biz indirdik.Onun için Zikri biz koruyacagız=HİCR SURESİ:9.AYET-KURAN” Zikir i İndirdiği için koruyor.Tevrat ta İNDİRDİĞİ BİR ZİKİR olduguna göre Tevrat ı da koruyor. *********************************************************************************************************************************************** 7-”İçinde Allah ın HÜKMÜ BULUNAN TEVRAT ELLERİNDE varken,gelip senden hüküm vermeni istemesinler=MAİDE SURESİ:43.AYET-KURAN” Görüldüğü gibi Tevrat halen geçerli bir Allah Hükmü olarak kabul ediliyor.Yani ayet gitsinler ve bozulmuş sahte tevrat a uysunlar demediğine göre,demekki o an ellerin de bulunan Tevrat ı geçerli ve güvenilir buluyor. Hatta Tevrat ve İncil i elinde bulunduranlar Kuran ı ve Muhammed i onaylamalıdırlar.Muhammed in şüphesini gidermesi için bile bu toplulukların Muhammed i onaylamasına ihtiyaç var. ”Eğer sana indirdiğimizden şüphen varsa,git senden önce Kitap İndirdiğimiz Toplumlara sor=YUNUS SURESİ:94.AYET-KURAN” **************************************************************************************************************************************** 8-”Deki eğer dogru sözlüler ideniz Tevrat ı getirip okuyun=ALİ İMRAN SURESİ:93.AYET-KURAN” Yani Tevrat ı dogru bir söz kabul ediyor.Hatta dogru sözleri onaylayıcı olarak Tevrat ı getirin okuyun diyor. ***************************************************************************************************************************************** 9-”Tevrat ı ve İncil i hakkıyla UYGULASINLAR=MAİDE SURESİ:68.AYET-KURAN” Tevrat ve İncil bozulmuşsa neyini uygulayabilecekler ki?Yani Ayet bozulmuş ve Sahte Tevratı uygulayın mı demek istiyor?Hem de hakkıyla uygulayın. ******************************************************************************************************************************************* ”İsrailoğullarına da Musa nın Kitabını MİRAS BIRAKTIK=MÜMİN SURESİ:53.AYET-KURAN” Allah Tevrat ı koruyamamışça İsrailoğullarına bozulan ve tahrif olan çürük bir miras bırakmış olur.Yani Tanrı Tevrat ı miras olarak koruyamamış olur. ***************************************************************************************************************************** ”Bu ikisinden(Tevrat ve Kuran)daha doğru bir kitap yoktur=KASAS SURESİ:49.AYET-KURAN” Yani Tevratta en az Kuran kadar doğru kabul ediliyor. ################################################### Peki ama Muhammed'in ellerindeki İncil ve Tevrat doğrudur demesinin sebebi nedir? 1-İncil ve Tevratı okumamıştı.Çevresindeki Arap toplumuda okumamıştı.Onun için okumadığı kitaplar hakkında tahmine dayalı konuşuyordu.Ve ellerindeki İncil in Kuranla uyumlu olduğunu zannediyordu.Yanılıyordu. Sen bundan önceki kitapları okumuyordun ve elinle kitapta yazamıyordun. Öyleyse batıla uyanlar kuşku duyup duracaklardır(ANKEBUT 48 KURAN) Muhammed ümmidir ve kendisininde belirttiği gibi ümmiler kitapları okumazlar.Sadece kulaktan dolma bilgilerle kitaplar hakkında konuşurlar.(ve yanılırlar) İçlerinde bir takım ümmiler vardır ki, Kitab'ı bilmezler. Bütün bildikleri kulaktan dolma şeylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar.(BAKARA 78 KURAN) Allah ümmilere ümmi bir peygamber yolladı,kendi içlerinden...(CUMA 2 KURAN) 2-Muhammed'in yaşadığı ümmi Arap toplumu okuyamadığı bu iki kitaba saygı gösteriyordu.Bu iki kitap gibi bir kitap bizim Arap kavminede gelse diyorladı.Onun için etrafındaki toplumun bu bakışından etkilenerek önceki kitapları doğru ve yüce kabul etti.Hemde okumadığı halde,tahminlere dayanarak. Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı",(AFFATS 168 KURAN) O zaman biz Allahın iyi kullarından olurduk(SAFFAT 169 KURAN) Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (hıristiyanlara ve yahudilere) indirildi, biz ise onların okumasından gerçekten habersizdik" demeyesiniz diye;(ENAM 156 KURAN) Ama Hristiyanlar bu hilenin farkındalar.Hriistiyanlar Kuran bizim elimizdeki İncili doğruluyor ama İslam alimleri elimizdeki İncili doğrulamıyor demektedirler.İslam alimlerinin bakışıyla Kuranın bakışının birbirine zıt olduğunu fark etmişler. http://www.youtube.com/watch?v=4k_FLBJHum8
  3. Kuranda tıpkı LaFontaine masalları gibi konuşan ve düşünen hayvanlara rastlıyoruz.Bu onun tipik eski çağ mitolojik hikayelerinden olduğunu gösteriyor.Hayvanların dünyasınıda insanların dünyası gibi zannediyor.Hayvanların felsefi bakış açısına sahip olduğunu zannediyor. Örneğin Süleymana bilgi veren Hüdhüd kuşu vardır Kuranda.Bir sosyoloji profesörü gibi sosyolojik analiz yapıyor Hüdhüd kuşu.Hatta ilahiyat profesörü gibi Sebe toplumunun sapkın olduğunu,ne için sapıttığını anlatıyor bu kuş. (Süleyman) kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?-NEML 20 KURAN Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim-NEML 22 KURAN Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım-NEML 23 KURAN Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar-NEML 24 KURAN Şeytan böyle yapmış ki/göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmesinler-NEML 25 KURAN Halbuki büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur. NEML 26 KURAN Galiba Kuran kuşların dünyasınıda insanların dünyası gibi zannediyor.Buna gönderme yapan ayetlerde vardır Kuranda. Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet hepsi toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.-ENAM 38 KURAN Ve dahası Süleymanın ordusunu tanıyan,stratejik analiz yaparak diğer karıncaları uyaran bir karıncaya rastlıyoruz ayetlerde.Hatta esprili bir tarzda konuşarak Süleymanı güldürebilen bir karıncadır bu. Nihayet Karınca vadisine geldikleri zaman, bir karınca dediki: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!-NEML 18 KURAN (Süleyman) onun sözünden dolayı gülümsedi ve dedi ki: Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat-NEML 19 KURAN İlginç.Karınca hem Süleymanı tanıyor,hem ordusunu tanıyor hem de bu ordunun gücünü biliyor.Ortadoğudaki güç dengeleri iyi takip eden bir karınca olmalı. Benzeri gerçek dışı mitsel öyküler diğer din kitaplarında da vardır.örneğin Tevratta yaban hayvanı yılanın gayet zekice hareketlerini ve konuşmalarını görüyoruz. RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu.-TEVRAT YARATILIŞ 3:1 Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı,TEVRAT YARATILIŞ 3:2 "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi."TEVRAT YARATILIŞ 3:3 Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi,TEVRAT YARATILIŞ 3:4 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız."TEVRAT YARATILIŞ 3:5 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi. Kocası da yedi.TEVRAT YARATILIŞ 3:6 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.TEVRAT YARATILIŞ 3:7
  4. Ayet ONU ARAPÇA İNDİRDİK demez sadece.Anlayabilmeniz için Arapça indirdik der.Yani neden Arapça indirdiğinin sebebinide söyler. Ayetin son kelimesi ta'kılûne(تَعْقِلُونَ) kelimesidir ve anlamak,akıl erdirmek gibi anlamlara gelir. Kuranı ANLAMANIZ İÇİN Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN) Yani sadece Arap Kavminin anlamasını göz önünde bulundurduğunu buradan bile kolayca anlayabiliriz. Ve zaten Kuran hiç bir yerde bütün kavimler benden sorumludur demez.Lisanıyla geldiğim kavim benden sorumludur der. O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Bütün kavimler ondan sorumludur demeyi unutmuş olmalı. Biz o(Kur’â)n’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN) Seni ataları uyarılmamış olan o bir kavmi uyarman için gönderdik(YASİN 6 KURAN) Yoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o haktır.Senden önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan bir kavmi uyarman için sana indirildi(SECDE 3 KURAN) Bütün kavimleri uyarman için dememiş ayetler.Bu gayet açık bir gerçek.Kuran bütün kavimler için düzenlenseydi o zaman bu ayetler şu şekilde olurlardı:BÜTÜN KAVİMLERİ UYARMAYA GÖNDERDİK,BÜTÜN KAVİMLER ONDAN SORUMLUDUR.Ama böyle demiyor işte.Tek lisan için ve tek kavim için düzenlendi diyor.Tek kavim ondan sorumludur diyor. http://www.youtube.com/watch?v=6tFLO2RYWfY
  5. Arapça Kuran indiğinden beri pek çok değişime uğramıştır.Modern Arapça ile Kuran Arapçası birbirinin aynı değillerdir.Hatta Kuran da 1400 yıl önceki Arapçayla bile anlaşılmayan Kadim(en eski) Arapça kelimeler vardır.Bunlara garip(tuhaf,anlaşılmaz) kelimeler denir.Yüzlerce garip kelime vardır Kuran da.İbni Abbas bu kelimelerin anlamı için kadim Arapçadan kalma şiirlere bakılmasını önermiştir. Ve yine şunu gözden kaçırıyorsunuz ki;Kuran her kavme yabancı dilde inen mesaja itiraz hakkı tanır.Neden dilimizde inmedi deme hakkını tanır. Eğer onu Arapça kılmasaydık,neden dilimizde inmedi derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN) Peki ya Türkler deseki neden dilimizde inmedi?Türk olana Türkçe inmeyen kitap olumu hiç deseler?Ayet Türklere bu itiraz hakkını tanıyor. Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN) Şimdi bu ayeti Japonlara uygulayın;ey japonlar,Kuranı anlayabilesiniz diye Arapça indirdik.Artı bu ayet göösteriyorki;sadece Arapların anlaması önemseniyor.Sadece Arapların anlaması göz önünde bulunduruluyor. Sonra onun ardından peygamberler gönderdik,her birini kendi kavmine…(YUNUS 74 KURAN) Peygamberi başka değil SADECE KENDİ KAVMİNİN DİLİYLE kendi kavmine yollarız.Onlar anlayabilsin diye-İBRAHİM 4 KURAN Bu ayetler,her peygamberin sadece kendi dilini konuşan kendi kavminin peygamberi olacağını,dilini anlamayan kavimler için gönderilmediğini belirtiyor açıkça. Olaya kavim açısından bakarsak,her kavim sadece kendi dilini konuşan peygamberle muhatab olmuş oluyor.Çünkü her peygamber sadece kendi dilini konuşan kendi kavmine yollanıyor.Böylece hiç bir kavim yabancı dilde bir peygamberle ve yabancı dildeki bir mesajla muhatab edilmemiş oluyor. Zaten Muhammed de bütün kavimler için değil tek kavim için mesajını ortaya koymuştur; Biz o(Kur’â)n’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN) Seni ataları uyarılmamış olan o bir kavmi uyarman için gönderdik(YASİN 6 KURAN) Yoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o haktır.Senden önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan bir kavmi uyarman için sana indirildi(SECDE 3 KURAN) O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Bütün kavimler ondan sorumludur demeyi unutmuş olmalı.
  6. Bu Kuran ın kendi iddiasıdır.Yabancı dilde inen mesaja NEDEN DİLİMİZDE İNMEDİ deme hakkı tanıyan Kuran'ın kendisidir çünkü. Eğer onu Arapça kılmasaydık,neden dilimizde inmedi derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı hiç derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN) Peki ya Türkler deseki neden dilimizde inmedi?Türk olana Türkçe inmeyen kitap olumu hiç deseler?Ayet Türklere bu itiraz hakkını tanıyor. Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN) Şimdi bu ayeti Japonlara uygulayın;ey japonlar,Kuranı anlayabilesiniz diye Arapça indirdik. Bu ayet gösteriyorki sadece Araplar ın anlamasını önemsiyor Kuran.Sadece Arapların anlamasını göz önünde bulunduruyor. Zaten hiç bir yerde bütün kavimler ondan sorumludur demez.Tek kavim ondan sorumludur der. O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Bütün kavimler ondan sorumludur dememiş. Seni ataları uyarılmamış olan o bir kavmi uyarman için gönderdik(YASİN 6 KURAN) Yoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o haktır.Senden önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan o tek kavmi uyarman için sana indirildi(SECDE 3 KURAN) Ve biz onlara senden önce bir uyarıcı/peygamber yollamadık,kitaplarda vermedik(SEBE 44 KURAN)
  7. manve

    KURAN SORGULANIYOR

    Tipik bir algı yanılmasına düşmüşsünüz.Sorun Kuran'ın Arapça olması değil ki.Sorun Kuran'ın ben Arap kavmine özelim demesi,sorun Kuran'ın ben Arap diline özelim demesidir. Yani Arapça olması başka şey,ben sadece Arapça konuşan kavim için düzenlendim demesi başka şeydir. Ve pek çok ayette Kuran ın bütün kavimler için değil tek kavim için düzenlendiğini kolaylıkla görebiliriz. Bu Kuran ı bir kavim için(li kavmin) Arapça indirdik,bilsinler(fussilet:3-Kuran) Bütün kavimler için düzenlendim demiyor.Arapça deüzenlenişinin nedenini tek kavim için düzenlenmiş olmasına bağlıyor. Biz o(Kur’â)n’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN) Yoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o haktır.Senden önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan bir kavmi uyarman için sana indirildi(SECDE 3 KURAN) Bütün kavimleri uyarman için dememiş ayetler.Bu iki ayet müslümanların kendi tercümelerinde bile aynen böyle veriliyor. Ve peygamber şöyle diyecek;ey rabbim kavmim bu Kuranı terk etti(FURKAN 30 KURAN) Diğer kavimlere hiç değinmiyor,peygamberin gündeminde yoklar yani.Görüldüğü gibi sadece kendi kavmiyle ilgili durum değerlendirmesi yapacak. O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Dikkat edilirse bütün kavimler ondan sorumludur demiyor ayet. Her kavim kendi dilinde inen kitapla ve kendi dilini konuşan peygamberle muhatab olmalıdır Kurana göre.Hiç bir kavim yabancı dildeki bir peygamberle ve Yabancı dilde inmiş mesajla muhatab edilmemelidir. Sonra onun ardından peygamberler gönderdik,her birini kendi kavmine…(YUNUS 74 KURAN) ”Allah her kavme sadece o kavmin kendi diliyle seslenir.O kavimden olan bir peygamberle bunu yapar(İBRAHİM 4 KURAN) O halde Türk Kavminede Türkçe inmeyen bir kitapla seslenmek istemez.Ve Türk olmayan bir peygamberle seslenmek istemez böyle bir Tanrı.Yani bir peygamber sadece kendi dilini anlayan kendi kavminin peygamberi olabiliyor.Kendi dilinden olmayan yabancı kavimlerin peygamberi olamıyor Kurana göre. Eğer Kuran ı yabancı dilde indirseydik,neden Arapça değil diye itiraz ederlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı hiç derlerdi(fussilet:44-Kuran) O zaman Türklerin de neden dilimizde inmedi,Türke Türkçe inmeyen kitap olurmu deme hakları vardır.
  8. Yeri evrenin aşağısı göğüde evrenin yukarısı zannediyor.Bu bir hatadır.Gök dediği yıldızlı uzayın en alt kısmı değildir dünya.Yıldızlı gökte düşecek bir şey değildir.Uzayı bilen biri,yukarı aşağı gibi bir kavramın olamayacağınıda bilir.Düz bir dünya üzerine düşecek yukardaki bir tavan zannediyor uzayı.Açık bir astronomi cehaleti değilde nedir bu? Dünyanın yuvarlak olduğunu bilse yıldızlı gök dediği uzayın yukarısı olmadığını,dünyayı her yandan saran bir şey olduğunu bilirdi.Ama siz dünyayı evrenin en alt kısmı yıldızlı uzayıda dünyanın yukarısı zannederseniz,göğüde dünya üzerine düşecek bir şey zannetme yanılgısına kapılırsınız. Onu yükseltti ve bir tavan gibi yaptı-NAZİAT 28 KURAN Ve göğü nasılda yükseltmişiz-GAŞİYE 18 KURAN Kuran işte bu göğün yerden yükseltildiğini düşünüyor ki bu çok yanlışlıştır.Çünkü yıldızlı gök dünyadan daha önce vardı.Hatta dünya bu yıldızlı uzay boşluğundan çekilen parçalardan oluştu.Bunu bilmediği için,kütle çekimini bilmediği için yıldızlı göğün yeryüzünden yükseltildiğini sanıyor Kuran. Biz dünyaya yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik-SAFFAT 6 KURAN
  9. Kuranın bakış açısına göre bir kavmin dilinde inen kitap sadece o kavmi bağlar.Her kavmin sorumlu olacağı mesaj o kavmin kendi dilinde inmelidir.Bu Kuran'ın kendi koyduğu bir prensiptir. Kuranı pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN) O halde Türklerin korunabilmesi için de pürüzsüz Türkçe bir kitap inmelidir. Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN) Demek ki Türklerin anlaması içinde Türkçe inen bir kitaba ihtiyaç vardır.Dahası bu ayet gösteriyor ki;Kuran sadece Arapların anlamasını önemsiyor.Arap olmayanların anlamasını önemsemiyor.Ayeti Türklere uygularsak:KURANI TÜRKLERİN ANLAMASI İÇİN ARAPÇA İNDİRDİK.Ya da KURANI JAPONLARIN ANLAMASI İÇİN ARAPÇA İNDİRDİK.Ne kadar acayip duruyor değilmi?Demek ki Kuran sadece Arapların anlamasını umursuyor. Sonra onun ardından peygamberler gönderdik,her birini kendi kavmine…(YUNUS 74 KURAN) Peygamberi başka değil SADECE KENDİ KAVMİNİN DİLİYLE kendi kavmine yollarız.Onlar anlayabilsin diye-İBRAHİM 4 KURAN O zaman Türklerede Türkçe konuşan bir peygamber yollanmalıdır.Çünkü bu ayetler,her peygamberin sadece kendi dilini konuşan kendi kavminin peygamberi olacağını,dilini anlamayan kavimler için gönderilmediğini belirtiyor açıkça.Olaya kavim açısından bakarsak,her kavim sadece kendi dilini konuşan peygamberle muhatab olmuş oluyor.Çünkü her peygamber sadece kendi dilini konuşan kendi kavmine yollanıyor.Böylece hiç bir kavim yabancı dilde bir peygamberle ve yabancı dildeki bir mesajla muhatab edilmemiş oluyor. Zaten Muhammed de bütün kavimler için değil tek kavim için mesajını ortaya koymuştur; Biz o(Kur’â)n’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN) Bütün kavimleri uyarman için gönderdik demiyor ayetler. Seni ataları uyarılmamış olan o bir kavmi uyarman için gönderdik(YASİN 6 KURAN) Yoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o haktır.Senden önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan bir kavmi uyarman için sana indirildi(SECDE 3 KURAN) Üstelik görüldüğü gibi,bu bir kavmin Muhammed den önce kendi dilinde uyarılmamış özellikte bir kavim olduğunu bile belirtiyor ayetler. Ve peygamber şöyle diyecek;ey rabbim kavmim bu Kuranı terk etti(FURKAN 30 KURAN) O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Bütün kavimler ondan sorumludur demeyi unutmuş olmalı. “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okunmasına yabancıydık” demeyesiniz diye;(ENAM 156-kuran) Şuraya bakınki,sırf Araplar bize kendi dilimizde okumasına yabancı olmadığımız kitap inmedi demesinler diye Kuran inmiştir bu ayete göre.Ne kadarda kavimsel bir temel değilmi? Bu Kuran bir kavim için(li kavmin) Arapçadır,bilsinler(FUSSİLET 3 KURAN) (Bu ayetteki tek kavim için/li kavmin sözü tercümelerde görmezden gelinir.Çünkü kavim sözünü Arapça sözüyle birleştiren bir ayettir.Etnik özelliğe aşırı gönderme yaptığı için,Kuranın Arapça konuşan kavme özel oluşunu çok fazla belirttiği için bundan rahatsız olur müslüman tercümanlar.) Görüldüğü gibi Kuran tek kavme ve tek dile özeldir.Bütün kavimlere ve bütün dillere göre değildir. Aksi olsaydı arıza olurdu Kuran'ın bakış açısına göre. Çünkü bir mesaj o kavmin kendi dilinde inmemişse o zaman neden dilimizde inmedi deme hakkı doğuyor. Eğer onu Arapça kılmasaydık,neden dilimizde değil derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN) O halde Türklerin bu gün Kurana karşı şu mazaretleri vardır:NEDEN DİLİMİZDE İNMEDİ,TÜRK OLANA TÜRKÇE İNMEYEN KİTAP OLURMU HİÇ. Aynı şeyi Japonlar,Çinliler ve Fransızlar içinde düşünebiliriz. NOT:Asla doğru çeviremiyecekleri bir özel ayet var.Nahl suresi 64.ayeti.Kuranın bütün amacının tek kavmin sorunlarını çözmekten ibaret olduğunu söylüyor bu ayet.O sebeple Nahl 64.ayetini asla doğru çevirmeyeceklerdir.Ayetteki bütün kelemeleri aşağıda veriyorum. وَمَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلاَّ لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُواْ فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ve mâ enzelnâ=ve biz indirmedik,aleyke el kitâbe=sana kitabı,illâ=den başka,li tubeyyine=açıklaman için,lehum=onlara,ellezî ihtelefû=ihtilafa düşmüş/düştükleri, fî-hi=ona dair/onun hakkında,ve huden=ve hidayet,ve rahmeten=ve rahmet,li kavmin=tek kavim için,yu'minûne=iman etmeleri/müminlik Kitabı sana başka şey için değil,sadece kendi arasında ihtilaf yaşayan tek kavim için(li kavmin) uyarı,hidayet ve rahmet olarak indirdik.İman etsinler(NAHL 64 KURAN) Kuranın iniş amacının tek kavmin sorunlarını çözmekle sınırlı olduğunu açıkça söylediği için,bu ayeti asla doğru çevirmeyeceklerdir.
  10. İyide sorun Kuran'ın Arapça olması değil ki.Sorun Kuran'ın ben sadece Arap kavmi için geldim demesidir.Yani kendisinin Arapça olmasının sebebini sadece Arap kavmine özel oluşuyla çaıklıyor Kuran.Arapça oluşu değil ARAPLARA ÖZEL OLDUĞUM İÇİN ARAPÇAYIM demesi farklı şeylerdir. Her kavmin kendi dilinde inen mesajla muatab olması gerektiğini söyleyen de Kurandır.Yabancı dilde inen mesaja itiraz hakkı tanıyanda Kurandır.Yani bu bizim beklentimiz değil Kuran'ın kendi sunduğu bir prensiptir: Biz bütün peygamberleri sadece kendi kavmlerinin diliyle kendi kavmine yollarızki;onlara anlatabilsin(İBRAHİM 4 KURAN) Biz o(Kur’â)n’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN) Eğer onu Arapça kılmasaydık,neden dilimizde değil derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN) O halde Türklerinde Türkçe inmeyen mesaja neden dilimizde inmedi diye itiraz hakları vardır.Ayet açıkça bu hakkı tanıyor. O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Dikkat edilirse bütün kavimler ondan sorumludur demiyor ayet.Tek kavmin sorumlu tutulacağı tek kavme özel bir kitaptır Kuran.Kendi kendini böyle sunuyor Kuran.Bu çok açık değilmi?
  11. Yazıyı okumadan yazılmış bir cevap.Klişe bir savunma mekanizması. Yukardaki ayetlerin hangisinde çeviri hatası var?Buyur söyle. Yada mecaz nerede ve nasıl var?Bunların hiç birini belirtmeden klişe bir savunmada bulunmuşsun sadece. Ve sembolik değil direk fiziki olayların anlatıldığı ayetleri verdik bu yazıda: Biz dünyaya yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik-SAFFAT 6 KURAN Göğü Allah yükseltti ve düzenini o kurdu-RAHMAN 7 KURAN Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN Onu yükseltti ve bir tavan gibi yaptı-NAZİAT 28 KURAN Görüldüğü gibi gayet somut fiziki olayları anlatan ayetlerdir bunlar.Kuranın göğü yerden yükselen bir şey zannettiği,tavan gibi zannettiği,dünyayıda evrenin en alt kısmı zannettiği çok açıktır. http://www.youtube.com/watch?v=pI0PuUbLY9I
  12. Kuran'ın gök cisimleri ve hareketleri konusunda,evrenin yapısı ve işleyişi konusunda oldukça yanlış fikirlere sahip olduğu göze çarpmaktadır. -Dünyayı düz sanmaktadır -Göğü/uzayı düz sanmaktadır -Yeryüzünü evrenin en aşağı kısmı sanmaktadır -Dünyanın kendi çevresinde döndüğünü bilmemektedir -Kütleçekimi hakkında yanlış bilgilere sahiptir Biz dünyaya yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik-SAFFAT 6 KURAN Kuran işte bu göğün yerden yükseltildiğini düşünüyor ki bu çok yanlışlıştır.Çünkü yıldızlı gök dünyadan daha önce vardı.Hatta dünya bu yıldızlı uzay boşluğundan çekilen parçalardan oluştu.Bunu bilmediği için,kütle çekimini bilmediği için yıldızlı göğün yeryüzünden yükseltildiğini sanıyor Kuran. Göğü Allah yükseltti ve düzenini o kurdu-RAHMAN 7 KURAN Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (RAD 2 KURAN) Ve yükseltilmiş tavana and olsun-TUR 5 KURAN Ve göğü nasılda yükseltmişiz-GAŞİYE 18 KURAN Onu yükseltti ve bir tavan gibi yaptı-NAZİAT 28 KURAN Gökleri yarattı direkler olmaksızın...LOKMAN 10 KURAN Tavan düz yada kubbemsi olur.Yuvarlak değildir.Oysa dünya yuvarlak olduğu için gök/uzay dünyanın tavanı olamaz.Olsa olsa dünyayı her bir tarafından sarmalayan bir şey olur.Yani dünyayı düz sanan birinin ifadesidir göğü düz bir tavan olarak sunan ifade. Yıldızlarla dolu bu gök yerden yükseltildiği için,gökyüzünün yere düşmesi tehlikesi vardır Kuranda. Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN Göğü nesnel bir tavan olarak düşündüğü için,yeryüzüne düşecek bir şey sanma cehaletine düşüyor Kuran.Tıpkı bir evin tavanının çökmesi gibi. Onlardan öncekiler de hile yapmışlardı. Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü.-NAHL 26 KURAN Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık.ENBİYA 32 KURAN Evreni bir ev gibi düşünen,dünyayı evin düz zemini göğü de evin tavanı zanneden bir yanılgının içindedir Kuran.Gök yazılı bir kağıt gibi düz sanılıyor.O yazılı düz kağıt gibi dürüleceği söyleniyor. Gök o gün yazılı bir kağıt gibi,kitap sayfası gibi dürülecek(enbiya 104 kuran) Dünyayı evrenin en alt kısmı sanarsanız,göğü de dünyadan yükseltilmiş bir yer sanarsanız;göğün yere düşme tehlikesinin olduğu yanılgısına da düşersiniz böylelikle. Göğü Allah yükseltti ve düzenini o kurdu-RAHMAN 7 KURAN ...Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN Görünen o ki düz bir dünyanın üzerinde direksiz yükseltilmiş düz bir gök hayali var kuranda.Ve bu göğün yer üzerine düşme tehlikesi var.Tabi burada gök yukarısı dünyada aşğısı konumunda sanılmaktadır. Oysa uzay bilgisi olan herkes bilir ki; Yukarısı ve aşağısı gibi kavramlar söz konusu değildir uzayda. Dünyayı evrenin en aşağısı zanneden biri için söz konusudur göğün düşme hareketi. (Zaten Arapça Dünya/deni kelimesi edna/en aşağı olan kelimesinden türetilmiştir.Ve en aşağıda olan anlamına gelir.Yani Kuran gök yukarda dünya aşağıdadır diyerek,kendinden öncekilerin dünyayı evrenin en alt zemini sanma yanılgısını sürdürüyor.) Dünyayı evrenin en aşağısı zannettiği için;var olan her şeyin gök ve yer/dünya arasında olduğunu sanıyor. Biz, göğü, yeri ve bunlar arasındakileri, oyun olsun diye yaratmadık. -ENBİYA 16 KURAN Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennet için yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. (Âli İmran Suresi-133 kuran) Yer’den kastedilen dünya gezegeni olduğuna göre, dünya da uzayda diğer gök cisimlerinden bir olduğuna göre “gök ile yer kadar” demek anlamsız bir ifadedir. Hatta bu ifadeden yerin en altta, uzayın ise üstte algılandığı anlaşılmaktadır. ################################# Ve Kuran Dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü bilmediği için,Güneşin doğup batması olayını Güneşin hareketine yoruyor.Oysa olay sadece dünyanın kendi etrafında dönmesi olayıdır.Bunu bilmeyen Kuran yazarı olayı Güneşin bir yere gidip gelmesi olarak sunuyor. Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı.(BAKARA 258 KURAN) Görüldüğü gibi Güneş bir yere gidip geliyor sanmaktadır kuran.Oysa olay sadece Dünyanın kendi etrafında dönmesidir.Güneşin bir yere gidip geldiği yoktur.Yani Kuran kendi çağının astronomi cehaletini aynen paylaşmaktadır. ################################################ Aslında dünyanın düz olduğunu direk söyleyen ayetlerde vardır Kuran da: Ve yeryüzünü düz yaptı(sutıhat-düz olan-سُطِحَتْ)-GAŞİYE 20 KURAN Yeri bir döşek kıldık-NEBE 6 KURAN Döşek te 'yuvarlak değil düz bir şey'dir.Üzerine uzanacağınız düz bir zemini ifade eder. Ve yeryüzünü yayıp döşedi-NAZİAT 50 KURAN Ve yeri döşeyip yaydık(medednâ-hâ-مَدَدْنَاهَا)-KAF 7 KURAN Yeryüzünü uzunlamasına yaydık(medednâ-hâ-مَدَدْنَاهَا)-HİCR 19 KURAN Ve yere ve onu düzleyene(tahaha-طَحَاهَا)ŞEMS 6 KURAN (ayette geçen tahaha açıkça düzleştirmek,düz kılmak anlamlarına geldiği halde modern çevirilerde farklı anlamlar verilmeye çalışılıyor.Böylece olayın üstü örtülmeye çalışılıyor.) İbni Abbas,İbni Kesir ve Celaleyn tefsiri,bu ayetler dünyanın düz oluşunu çok iyi anlatır demişlerdir. ################################ O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay ise bir nûrdur, ona birtakım konaklar da tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz-YUNUS 5 KURAN Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor.
  13. Şimdiye kadar bize anlatılan:Kuranın bütün uluslara(kavimlere) geldiğidir.Sadece Arap ulusuna değil bütün uluslara geldiğidir. Peki ya Kuran ben sadece Araplar için geldim diyorsa,Arap olmayanlar için değilim diyorsa;ama tercümanlar ve din adamları bunu sizden gizlemişlerse,kendinizi nasıl hissederdiniz?Böyle bir ihtimalin de olduğunu herkes en az bir kere göz önünde bulundurmalıdır.İşin büyüsü de buradadır zaten.Tek bir kere olsun,Kuran’ın sadece Arap kavmi için düzenlendiğini göz önünde bulunduran biri,bundan sonraki her Kuran okuyuşunda Kuranın Araplara özel olduğu gerçeği ile karşılaşıp duracaktır.İstesede istemesede bundan böyle Kuranın Arap kavmine özel oluşu gözüne batıp duracaktır. Çünkü daha öncesinde Kuran bütün uluslar içindir telkiniyle doluydu;ve o telkinin büyüsüyle okuduğu için Kuranın Araplara özel oluşu gözünden kaçıyordu sürekli.Ama artık o büyü bozulmuştur ve cin şişeden çıkmıştır.Artık istesede istemesede Kuranın sadece Araplar için olduğu gerçeği Kuranı her okuduğunda gözüne batmaya başlayacaktır. Şimdiye kadar pek çok kere;Müslüman tercümanların Kuranın tek kavme oluşunu,sadece Arap kavmi için düzenlenmiş oluşunu çeşitli tercüme hileleriyle örtbas etmeye çalıştıklarını söylemiştik. Şimdi bundan daha farklı bir şey yapıp,Müslümanların kendi tercümelerini kullanarak,Müslümanların ayet tercümelerine bakarak Kuranın Araplara özel oluşunu anlabilirmiyiz ona bakalım. Bunu yaparken tamamen müslüman tercümanların kendi yaptıkları Kuran çevirilerini kullanacağız. Aşağıdaki verilen bütün ayetler Müslümanların kendi çevirileridirler: Kuranı bilen bir topluluk için Arapça düzenledik-FUSSİLET 3 KURAN Eğer onu Arapça kılmasaydık neden dilimizde değil derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN) Fussilet 3.ayeti Kuranın bir topluluk için arapça olduğunu söyler.Fussilet 44.ayeti ise Kuranın indiği bu topluluğun Arapça inmeyen mesaja neden dilimizde inmedi itirazı yapacak özellikte bir topluluk olarak tanımlıyor. Fussilet 3 ve Fussilet 44 karşılaştırması Kuranın indiği topluluğun Arap topluluğu dışındakiler olamayacağını anlamaya yetiyor.Çünkü Japon topluluğu yada Türk topluluğu Arapça inmeyen kitaba,neden dilimizde inmedi itirazı yapacak bir topluluk olamayacaklardır.Birinde Kuranın bir topluluk için Arapça olduğu,diğerindeyse o topluluğun,Kuranın Arapça olmamasına itiraz edecek özellikte bir topluluk olduğu söyleniyor.Arapça inmemesi halinde,Kuranın gönderildiği topluluk ile Kuran arasında uyumsuzluk doğacağı söyleniyor.Buda Fussilet 3.ayette bahsedilen topluluğun Arap topluluğundan başkası olmadığını gösteriyor açıkça. (NOT:Fussilet 3.ayeti onlar bilen topluluk olarak çeviriyorlar.Aslında ayette Lİ KAVMİN yani TEK KAVİM İÇİN sözü vardır.Yani ayet aslında BİR KAVİM İÇİN ARAPÇA DÜZENLEDİK şeklindedir.Ama neden bütün kavimler için değilde tek kavim içindir itirazının geleceğini bildikleri için ayette olan TEK KAVİM İÇİN sözünü atlıyorlar tercümelerinde.Oysa İbrahim suresi 4.ayette kavim kelimesini atlamıyorlar:İbrhaim 4.ayeti şöyle çeviriyorlar,Her peygamberi başka değil SADECE KENDİ KAVMİNİN DİLİYLE kendi kavmine yollarız.Onlar anlayabilsin diye-İBRAHİM 4 KURAN Fussilet 3 nolu ayette kavim kelimesi çok daha keskin ibr şekilde kullanıldığı için,Kuranın tek kavme özel olduğunu,sadece Arap kavmi için olduğunu çok keskin bir şekilde belirttiği için;Fussilet 3.ayetteki TEK KAVİM sözünü kavim olarak vermemeyi seçmişlerdir.) Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN) Ve işte Kuranın sadece Arap topluluğuna seslendiğini gösteren bir ayet daha.Bu ayeti Arap olmayanlara uygularsak işin özü daha iyi anlaşılır:Ey Japonlar Kuranı anlamanız için Arapça indirdik.Ya da Ey Türkler Kuranı anlamanız için Arapça indirdik.Uyuyormu hiç?Kurandaki seslenişin sadece Arap topluluğuna yönelik olduğunu anlamak o kadarda zor değildir.Arap olmayan toplulukların anlaması değil,tamamen Arapların anlamasını göz önünde bulunduruyor kuran. Biz sana onu böyle Arapça bir Kur’ân olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlere çevirip açıkladık ki korunabilsinler. Böylece onlara bir hatırlatma yaptırsın(TAHA 113 KURAN) Dahası her bir peygamber sadece kendi dilini anlayan kendi kavmine peygamber olabiliyor.Dilini anlamayan yabancı kavimlere değil.Ve Muhammed de bunun istisnası değildir.Oda tıpkı öncekiler gibi;sadece kendi kavmi için mesaj getirdi ve sadece kendi kavmini ilgilendiren bir mesaj getirdi. Sonra onun ardından peygamberler gönderdik,her birini kendi kavmine…(YUNUS 74 KURAN) Biz bütün peygamberleri sadece kendi kavmlerinin diliyle kendi kavmine yollarız ki;onlara anlatabilsin(İBRAHİM 4 KURAN) Şimdi onların tercümesinde bile;bir peygamberin sadece kendi dilini anlayan insanlara gönderildiğini,kendi dilini anlamayanlara anlatamayacağını görüyoruz.Yani kendi dilinden olmayana gönderilmesinin,kendi dilinden olmayanların peygamberi olmasının tuhaf olacağı, müslümanların kendi tercümelerinde bile göze çarpıyor. Ve Muhammed de bunun istisnası değil.Oda sadece kendi kavmi için mesaj sunması gereken biridir.Bütün kavimlere ve bütün dillere değil,sadece bir kavme,kendi kavmine. Biz o(Kur’â)n’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN) Seni ataları uyarılmamış olan o bir kavmi uyarman için gönderdik(YASİN 6 KURAN) Yoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o haktır.Senden önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan bir kavmi uyarman için sana indirildi(SECDE 3 KURAN) Bütün kavimleri uyarman için dememiş ayetler.Bu müslümanların kendi tercümelerinde bile aynen böyle veriliyor. Ve peygamber şöyle diyecek;ey rabbim kavmim bu Kuranı terk etti(FURKAN 30 KURAN) Diğer kavimlere hiç değinmiyor,peygamberin gündeminde yoklar yani.Görüldüğü gibi sadece kendi kavmiyle ilgili durum değerlendirmesi yapacak. O senin için ve kavmin için bir zikirdir.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Dikkat edilirse bütün kavimler ondan sorumludur demiyor ayet. (NOT:Fussilet 3.ayette gizledikleri tek kavim için sözünü bu ayetlerde gizlememişler.Çünkü Fussilet 3.ayette TEK KAVİM İÇİN ARAPÇADIR demiş ve kavimle Arapçayı birleştirerek tamamen etnik bir sınırlama getirmiştir.O kadar keskin bir ibareyi olduğu gibi veremezlerdi.O yüzden oradaki kavim sözünü göz ardı etmek zorunda kalmışlardır) Kuranın sadece Arapları göz önüne alarak derlendiği müslümanların kendi tercümelerinden bile kolayca anlaşılıyor. Yukardaki ayetlerde müslümanların kendi tercümelerinde bile; Kuranın bütün kavimler için değil tek kavim için,Arap kavmi için olduğu az çok anlaşılmaktadır.Üstelik Kuran bu tek kavme geldim diyerek bırakmıyor.Tek kavmin lisanına göre ayarlandığınıda,tek kavmin lisanını göz önünde bulundurarak indiğinide ekliyor.Bütün kavimlerin lisanlarının göz önüne alınmadığını,Arap kavmine ait olmayanların anlamasının hiç göz önünde bulundurulmadığınıda görüyoruz Kuranda: Biz o(Kur’â)n’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.(MERYEM 97 KURAN) Eğer onu Arapça kılmasaydık,neden dilimizde değil derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN) Biz sana onu böyle Arapça bir Kur’ân olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlere çevirip açıkladık ki korunabilsinler. Böylece onlara bir hatırlatma yaptırsın(TAHA 113 KURAN) Kuranı pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN) Buda onların tercümesi.Çoğu bu ayeti korunsunlar diye pürüzsüz Arapça indirdik şeklinde çevirmişler. Buda Kuran’ın Arap olmayan kavimlerin anlamasını göz önünde bulundurmadığını,sadece Arapların anlamasını göz önünde bulundurduğunu gösteren ayetlerden biridir. Çünkü bu ayet Jaonların korunabilmesi için onu pürüzsüz Arapça indirdik anlamına gelemez.Japonların onu anlaması kaygısı güdülmediğini,sadece Arap kavminin onu anlaması kaygısı güdüldüğü bu ayetten bile kolayca anlaşılabilir. Biz bütün peygamberleri sadece kendi kavmlerinin diliyle kendi kavmine yollarızki;onlara anlatabilsin(İBRAHİM 4 KURAN) Buda onların tercümesi.Benim değil. Burada bir peygamberin sadece kendi dilini anlayan insanlara gönderildiğini,kendi dilini anlamayanlara anlatamayacağını görüyoruz.Yani kendi dilinden olmayana gönderilmesinin tuhaf olacağı onların tercümelerinde bile göze çarpıyor.Olaya tersinden bakarsak hiç bir peygamberin mesajını kendi dilinden olmayanlara anlatmak gibi bir sorunu ve zorunluluğu yoktur. Yani sadece o peygamber ve o peygamberin dilinden olan kendi kavmi o mesajdan sorumlular.Bütün kavimler değil.Böylece Kuranın,neden bütün kavimler ondan sorumludur demediğini,neden sadece tek kavim ondan sorumludur dediğini daha iyi anlıyoruz. O senin için ve kavmin için öğüttür.Sen ve kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Yoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o haktır.Senden önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan bir kavmi uyarman için sana indirildi(SECDE 3 KURAN) Yani ataları uyarılmış kavimleri değil ataları uyarılmamış olan kavmi uyarmak için düzenlendi. Buda Arap kavmidir.Çünküe diğer kavimlerin ataları kendi dillerinde uyarılmışlardır zaten: Sonra onun ardından peygamberler gönderdik,her birini kendi kavmine…(YUNUS 74 KURAN) Biz bütün peygamberleri sadece kendi kavmlerinin diliyle kendi kavmine yollarız ki;onlara anlatabilsin(İBRAHİM 4 KURAN) Hatta Kuran kendi iniş sebebini ve amacını Arapların neden bize okumasına yabancı olmadığımız kitap gelmedi demelerini engellemek gibi bir yerelliğe indirgiyor. “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okunmasına yabancıydık” demeyesiniz diye;(enam 156-kuran) Yahut “Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz diye (Kur’an’ı indirdik)-(ENAM 157 KURAN) Yani sırf Araplar bizim kavmimize kendi dilimizde Arapça kitap inmedi,okumasına ve diline yabancı olmadığımız kitap bize inmedi demesinler diye Kuran iniyor.O halde Japonlar ve Türkler de neden dilimizde kitap inmedi,okunmasına dilimize yabancı olmayan kitap neden bize inmedi deme hakkına sahiplerdir şu anda.
  14. Bir şeyi iyi biliyoruzki;Arapça bilen İslam bilginleri Kuranın bütün kavimler için düzenlenmediğini,sadece Arap kavmi için düzenlendiğini iyi görmüşlerdir.Ve bunu örtbas etmeye çalışmaktadırlar.Bunun için baş vurdukları çeşitli hileler vardır. 1-KURANIN TEK KAVİM İÇİN OLDUĞUNU GİZLEMEK Ayetlerdeki Lİ KAVMİN(لِقَوْمٍ) kelimesi TEK KAVME ÖZEL,TEK KAVİM İÇİN anlamlarına geldiğini bildikleri için bu kelimeyi görmezden geliyorlar.Bu Kuranın tek kavme özel oluşunu gizlemek içindir.Örnek verecek olursak Fussilet suresi 3 nolu ayette aynen bunu yapmaktalar: Kuran,bir kavim için arapça düzenlendik ki,bilsinler(FUSSİLET 3 KURAN) 2-KURAN BÜTÜN KAVİMLERE GELMİŞTİR YALANINI POMPALAMAK Sadece Arap Kavmine özel olan Kuranı,bütün Kavimlere gelmiş gibi göstermek içinde bazı hileler yapıyorlar.Bunlardan en çok bilineni Seni ana kent mekke ve çevresine yolladık diyen ayetteki çevre kelimesine yanlış vererek yapılanıdır. Ayetteki çevre kelimesine yanlış anlam vererek,Mekkenin çevresi bütün dünyadır,bütün evrendir diyorlar.Ondan sonrada Kuran bütün dünyaya ve bütün evrene gelmiştir diyorlar pişkin pişkin. Kuran çok fazla kavimsel olduğu için,Kuranı bu şekilde suni olarak kavimsel değilmiş gibi göstermeye çalışmak kitaba aykırı düşüyor ve komik bir durum yaratıyor.Diğer ayetlerle uygunsuzluk doğmaya başlıyor böylece. Bu kutsal mubarek kitaptır.Onların ellerindekini doğrulayandır.Ana şehri(Mekke) ve çevresindekileri(havleha-حَوْلَهَا) uyarman için indirdik(ENAM 92 KURAN) Ayette geçen kelime havleha(حَوْلَهَا) kelimesidir ve civarı,yakını,yöresi gibi anlamlara gelir.Bu kelime Kuranda;bütün dünyayı kapsayacak bir kelime değildir. Kelimenin geçtiği diğer ayetlere bakınca durum açıkça anlaşılır zaten: Çevrelerindeki(havlihim-حَوْلِهِمْ) insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? (ANKEBUT 67 KURAN) Eğer Mekkenin çevresi demek bütün dünya demekse;o zaman Mekkenin çevresinden kaçırılan insanlar dünya dışınamı götürülüyorlar?Uzayamı götürülüyorlar? Mekkenin çevresini Araplar görüyorsa o zaman bütün dünyayımı görüyorlar? Pabuçlarını çıkar Musa.Çünkü Kutsal yerdesin,tuvadasın(TAHA 12 KURAN) Ey musa bu ateş ve çevresindekiler(havleha-حَوْلَهَا) mubarek kılındı(NEML 8 KURAN) Çevre bütün dünya anlamına geliyorsa ateşin çevresi kutsal kılındı demek dünyanın her yeri kutsal kılındı demekmi?O zaman ateşin çevresinde ayakkabılarını çıkarması gereken Musa,bütün dünyada çıplak ayakla gezmek zorunda kalacaktır.Çünkü ateşin çevresi kutsal kılınmıştır ve çevre demek bütün dünya demektir gelenekçilere göre. Aynı şekilde Mescidi aksanın çevresi kutsal kılınmıştır diyen ayetten bütün dünyanın tamamı kutsal kılınmıştır anlamını çıkarmaya benzer bu iş: ...Mescidi aksanın çevresi(havlehu-حَوْلَهُ) mubarek kılınmıştır(İSRA1KURAN) Onlar, bir ateş yakıp ışıklanmak isteyen kimseye benzerler. Ateş, çevrelerindeki(havlehu-حَوْلَهُ) şeyleri aydınlattı mı Allah, nurlarını alıverir de onları karanlıklarda bırakır, görmezler.(BAKARA 17 KURAN) Şimdi ateş çevresini aydınlatır derken ateş bütün dünyayı aydınlatıyormu demeliyiz?Civarı,dolayları,yöresi anlamına gelen havle kelimesine bütün dünya anlamı vermenin böyle tuhaflıkları oluyor işte. Firavun çevresindekilere(havlehu-حَوْلَهُ) işitiyormusunuz dedi(ŞUARA 25 KURAN) Firavun çevresinde(havlehu-حَوْلَهُ) bulunan ileri gelenlere dediki,o bilgin bir sihirbazdır(ŞUARA 34 KURAN) Çevresi demek bütün dünya demekse o zaman Firavunun çevresindeki insanlar demek bütün dünya insanları demek mi?Firavun bütün dünyayamı seslenmiş oluyor çevresine seslendiğinde. Onlara katı davransaydın senin çevrenden(min havlike-مِنْ حَوْلَِك) dağılır giderlerdi(ALİ İMRAN 159 KURAN) Çevre demek bütün dünya demekse,Muhammedin çevresinden dağılmaları demek dünya dışına savrulmaları,uzaya gitmeleri demek mi? Oysa bu kelime yakını,yöresi gibi anlamlara gelir.Civarı anlamı.Çok yakınında olan ve fazla uzağında olmayan anlamındadır. Arşının çevresinde(havli-حَوْلِ) melekler vardır(ZUMER 75 KURAN) Onlar arşı tutuyorlar çevresinde olanlar(MÜMİN 7 KURAN) VE MEN HAVLEHU-وَمَنْ حَوْلَهُ Onları cehennemin çevresine(havle-حَوْلَ) getireceğiz(MERYEM 68 KURAN) ************************** Ayrıca Mekkenin çevresinin Araplarla sınırlı bir çevreden ibaret olduğunu belirten ayetlerde vardır: Çevrenizde(HAVLEKUM-حَوْلَكُم) olanlar bedevi Araplar ve medineli münafıklardır...(TEVBE 101 KURAN) Medine halkı ve onun çevresinde(havlehum-حَوْلَهُم) olan bedevi Araplar,resulden geri kalmamalıdır(TEVBE 120 KURAN) Kuranı sana Arapça indirdik ki,ana kent(mekke) ve çevresini uyarabilesin(ŞURA 7 KURAN) Bu son ayet Kuranın Arapça inmesinin sebebi olarak Mekke ve çevresinin Arapça konuşanlardan ibaret olmasını gerekçe göstermektedir.Yani Mekke ve Çevresi Arapça konuştuğu için,Mekke çevresini uyaracak kitapta Arapça olmalıdır.Eğer mekke çevresi bütün dünya demek olsaydı,bu ayete bakarak bütün dünya Arapça konuşuyor sonucuna varmamız gerekecekti. Yani Arapların yöresi,yakın civarı anlatılıyor bu kelimeyle:Arapların yöresindeki şehirler kastediliyor. Sizin çevrenizde(havlekum-حَوْلَكُم) olan şehirleride mahf ettik(AHKAF 27 KURAN) Çevre bütün dünya olsaydı o zaman bu ayet dünyanın bütün şehirlerini mahfettik anlamına gelecekti.O zaman ortaya gerçek dışı ve saçma bir tablo çıkacaktı.Onun için bu kelimeye Arap yöresi,Arap coğrafyası anlamı vermenin ötesine geçmek çok saçma sonuçlar doğuracaktır. ************ Aslında TEK ANA KENT YOK PEK ÇOK ANA KENT VAR.Yani her kavmin bir ana kenti ve çevre kentleri var.Yahudilerin Kudüs,Arapların Mekke v.b. Bir ana kentin çevresi diğer ana kentin çevresi başlayınca sona eriyor. Ve her kavmin ana kentine ve çevresine ayrı bir peygamber gerekiyor: Rabbin memleketlerin ana kentlerine peygamberler yollamadıkça o memleketleri helak etmez(KASAS 59 KURAN) Onun için bir kavmin ana kentinin çevresi bittiği yerde diğer kavmin ana kentinin çevresi başlar.Mekkenin çevresi bitince Kudüsün çevresi başlar.Tıpkı bir mescidin çevresi ile diğer mescidin çevresinin farklı olması gibi.Mescidi haramın çevresi ayrı Mescidi aksanın çevresi ayrıdır. Kulunu Mescidi haramdan mescidi aksaya yürüttü.Mescidi aksanın çevresini(havlehu-حَوْلَهُ) mubarek kılmıştır(İSRA1 KURAN) Sen peygamberlerden birisin.Bütün kavimlerin her biri için ayrı bir peygamber vardır(RAD 7 KURAN) Aslında anlatılmak istenen bir kavmin her şehrine değil sadece ana kentine peygamber yollanacağıdır.Ana kente yollanan peygamberin o kavmin çevre kentlerinede yollanmış olacağıdır. Dileseydik elbetteki her beldeye ayrı bir peygamber yollardık(FURKAN 51 KURAN) Ama hayır bunu yapmıyoruz diyor.Bir kavmin sadece ana kentine peygamber yolluyoruz diyor.
  15. manve

    KURAN SORGULANIYOR

    SORU 1-Fussilet suresi 3 nolu ayette Lİ KAVMİN(TEK KAVİM İÇİN) sözü geçtiği halde, tercümelerde neden tek kavim için sözünü göremiyoruz? kuranen(قُرْآنًا)-bu kuran arabiyyen(عَرَبِيًّا)-Arapçadır li kavmin(لِّقَوْمٍ)-bir kavim için Kuran bir kavim için Arapçadır(FUSSİLET 3 KURAN) Arapça bilen birinin ayetteki li kavmin(tek kavim için) sözünü görmemesi mümkünmü? Tek kavim için sözünün Arapçayla ilişkilendirildiğini,etnik bir gönderme yaptığını görmemeleri mümkünmü tercümanların? ********************* SORU 2-Fussilet suresi 3 nolu ayet neden BÜTÜN KAVİMLER İÇİNDİR(Lİ KULLİ KAVMİN-لِكُلِّ قَوْمٍ) demiyorda TEK KAVİM İÇİNDİR(Lİ KAVMİN-لِّقَوْمٍ) diyor? Kuran eğer Arap kavmine özel olmasaydı o zaman;bir kavim için Arapça demek yerine;bütün kavimler ve bütün diller için geldim demezmiydi? ***************** SORU 3-Kuranın kendi dilinde inmeyen mesaja itiraz hakkı tanıması,yabancı kavimlerin diliyle inen mesaja itiraz hakkı tanıması neden görmezden geliniyor? Eğer onu Arapça kılmasaydık neden dilimizde değil derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN) Şimdi bu ayete bakılırsa;Türklerin ve Japonların neden dilimizde inmedi deme hakları yokmudur? Türk olana Türkçe inmeyen kitap olurmu deme hakları yokmudur? Hatta sırf Araplar Arapça inmeyen kitaplardan sorumlu tutulamayacağı için Kuran inmiştir imasında bulunan ayetler bile vardır. Kitaplar yalnızca bizim dışımızdaki topluluklara indiler demeyesiniz diye,bize okumasına yabancı olmadığımız kitap gelmedi demeyesiniz diye indirdik(ENAM 156-157 KURAN) Araplar bize Arapça kitap inmedi demesin diye,böyle kavimsel bir nedenden ibaret bir iniş sebebi ve amacı sunuyor Kuran.Bütün dilleri ve bütün kavimleri ilgilendiren ne var burada? Araplara Arapça olmayan dille seslenmenin,yabancı dilden sorumlu tutulmalarının sakıncalarına değinmektedir Kuran. Kuranı pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN) Biz onu Arap olmayanlara indirseydik(Şuara 198 KURAN) Gelip onlara okunsaydı ona inanmayacaklardı(Şuara 199 KURAN) Yani bir kavmin sorumlu olacağı kitabı o kavmin kendi dilinde indirmemek,o kavimden olmayan birine indirmek sakınca yaratırdı. Andolsun ki biz onların, “Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır.(NAHL 103 KURAN) Arapça dışı bir dilin Araplarla muhatab edilmesine tahammül olmadığını gösteren bir ayettir Nahl 103 nolu ayeti.Yani Arap yabancı dildeki dini mesajla muhatab edilmemeli kısmına iyi değiniyor. Eğer onu Arapça kılmasaydık neden dilimizde değil derlerdi.Arap olana Arapça olmayan kitap yollanırmı derlerdi(FUSSİLET 44 KURAN) O zaman Türklerinde nedne dilimizde değil,Türk olana Türkçe inmeyen kitap olurmu deme hakları vardır. ************ SORU 4-Kuran neden sadece Arapların anlama sorunuyla ilgilenir?Neden diğer kavimlerin Kuranı anlama problemine hiç değinmez? Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik(YUSUF 2 KURAN) Bütün tercümanlar bu ayeti böyle çeviriyorlar.Ve bu ayeti Türklere ve Japonlara uygularsak olay daha iyi anlaşılır.''Ey Türkler Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik.Ey Japonlar Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik'' Diğer kavimlerin değilde sadece Arapların anlayışına yönelik düzenlendiği buradan bile anlaşılabilir. Kuranı pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsinler(ZUMER 28 KURAN) Bunuda bütün kavimlere uygulayalım:''Kuranı Arapçadan başka bir dille indirmedik ki,Japonlar korunabilsinler.Kuranı Arapçadan başka bir dille indirmedikki Türkler korunabilsinler'' Arap olmayanların Kuranı anlamasını hiç dert edinmediğini bu gibi ayetler açıkça göstermiyormu? ********* SORU 5-Kuran neden devamlı tek kavim ondan sorumludur diyor?Neden bir kere bile bütün kavimler ondan sorumludur demiyor? Seni ataları uyarılmamış bir kavmi uyarman için gönderdik(YASİN 6 KURAN) Neden seni bütün kavimleri uyarmak için yolladık demiyor Peygamber diyecek ki Rabbim,benim kavmim kuranı terk etti(FURKAN 30 KURAN) peygamber diyer kavimlere hiç gönderme yapmıyor.Sadece kendi kavmiyle ilgili konuşuyor.Diğer kavimler kapsam alanı dışındalar.Onların kendi tercümesinde bile bu böyle. O senin için ve kavmin için öğüttür.Sen ve kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız(ZUHRUF 44 KURAN) Neden bu kuran bütün kavimlere öğüttür dememiş?Neden bütün kavimler ondan sorumludurlar dememiş?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.