Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

engin gelen

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    5
  • Katılım

  • Son Ziyaret

engin gelen - Başarıları

Acemi

Acemi (1/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Konu çok dallandı değerli dostlarım! Konu dallanırken de yazılanları okumaktan çok vereceğimiz cevaba şartlandık galiba! Ben Sayın Abdullah Gül'ün AB konusunda düşüncelerinin değiştiğine inandığımı, inanmamın sebepleriyle birlikte anlatmaya çalıştım. Bir partiye bir konuda inanabilir veya savunabilirsiniz, ancak bu o partinin sempatizanı veya destekçisi olduğunuz anlamına gelmez. Bunu daha önce söylememe rağmen hala net anlaşılmadığını görüyorum. Umarım bundan sonra anlaşılır! Dış güçlerin etkisine inanmak istemeyenlere darbelerin Türkiye’de nasıl ortaya çıktığını araştırmasını öneririm. En azından birkaç belgesel izleyerekte bu paranoya diye söz dilen şeyin bir ülkenin kaderini nasıl etkilediğini göreceksinizdir... Filistin dramından söz etmemin nedeni, one minute ve İsrail’in söz konusu olmasındandır. Bundan söz etmek yaşanan diğer insanlık dramlarını yok saymak anlamına gelmez ki? Din diyerek milleti sömürmeleri ondan sonra dinin yasakladığı lüksü sonuna kadar kullanmalarını kim görmezden gelebilir? Azerbeycan’daki kardeşlerimizin topraklarını işgal eden Ermenilerle aynı masaya oturmalarını kim savunabilir? Buna benzer daha birçok istemediğimiz, karşı çıktığımız, yanlış adım olarak gördüğümüz durumlar var. Ancak bu konumuz değil ki!
  2. Gündemde olan yargı-hükümet anlaşmazlığında Sayın Abdullah GÜL, AB kriter ve standartlarına göre yargı reformunun getirilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye AB ile tam üyelik müzakerelerini yapan bir ülke olduğunu vurguladı. Bu son olay AB'yi gerçekten önemseyen ve bu topluluğa katılma isteğini gösteriyor, bana kalırsa. Siyaset arenası dışında olan bizler, siyaset arenası içinde olanlarla farklı düşünürüz, çünkü en büyük yük olan sorumluluk yükü yoktur omuzlarımızda. Hükümete gelmeden önce partiler farklı şeyler savunmuş, söylemiştirler tarih boyunca. Ancak iktidar olunca sorumluluk yükü nedeniyle aslında işlerin dışardan görüldüğü gibi olmadığı anlaşılır; siyasetçilerin savundukları ister istemez değişir, değişmek zorunda kalır. Türkiye'nin sözde ermeni soykırımı gibi birçok başına bela olan sorunları var. Bu durumda mecburen güçlü ülkelerle iyi geçinmek zorunda. Amerika, İsrail gibi ülkeler bunların başında geliyor... Ancak bazı durumlarda, özellikle Filistinde yaşanan insanlık dramına da dur demek gerekiyor. Demek istediğim ipleri tamamen kopartmak zor, ancak bazı yaşanan olaylarda tepkisiz kalmakta ondan zor. AKP partisinin siyaseti buna göre şekillenmiş, doğal olarak. Bugün AKP dışındaki partiler de iktidara gelse aynı zor durumda kalacaklardır. AKP'nin dış politikasından çok farklı bir siyaset anlayışı göstereceklerini zannetmiyorum. Çünkü buna izin vermiyorlar. İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel... günümüze kadar iktidara gelen hükümetler hep aynı dramı oynadılar. Bazen Batı'ya yakın bazen uzak kaldılar. Türkiyenin dış politikada değişik bir siyasi anlayışının var olabilmesi için dünyadaki güçlerin dengelenmesi gerekir...
  3. Konumuz Sayın Abdullah Gül'ün yıllar evvel Avrupa Birliği hakkındaki düşüncelerinin bugün değişip değişmediği, hatırlatırım! Ben daha önceki yazımda da ifade etmiştim, tekrar etme ihtiyacı duyuyorum, ben AKP'nin veya Sayın Abdullah Gül'ün bugün savundukları görüşlerin doğru olduğunu savunmuyorum ki! Ben de, hükümetin günümüzdeki mevcut sorunlara yanlış çözümler getirdiklerini düşünüyorum. Ancak konumuz bu değil ki! Başka bir konu başlığı altında bu düşüncelerimizi paylaşabiliriz.
  4. Sayın Abdullah Gül'ün yaptığı söz konusu konuşma 1995 yılındadır. Tam 15 yıl önce... Ben bugün aynı şeyleri düşündüklerini kesinlikle inanmıyorum. Ancak bugün savundukları görüşlere de katılmıyorum, o ayrı mesele. Görüşlerine katılmadıklarımızı samimiyetsizlikle, iki yüzlüklükle suçlamaya gerek yok. Hepimiz insanız, geçmişte yanlış adımlar atmış olabiliriz... Yanlış adım atıldığı kabul edilirse bunun neresi tartışılır doğrusu anlam veremiyorum. Ayrıca insanlar 50 yaşına kadar değişir diye bir sınırlamanın olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki buna inanlar varsa Abdullah bey bu sözleri 50 yaşından önce söylemiştir, bu durumda değiştiğine inanacak mısınız?
  5. İnsanın düşünceleri değişir, değişmek zorundadır! Okuyan, araştıran, gezen, kısacası kendini geliştiren, kendine bişeyler katan insanların düşünceleri değişir. Toplumlar da düşüncelerini değiştirir. Nazım Hikmet konusunda, Kürt halkı konusunda, Ermeni halkı konusunda, Yunan halkı konusunda... değişmedi mi düşünceler. Zamanla düşmanlar dost oldu, dostlar düşman... Abdullah Gül beyefendinin de zamanla düşünceleri değişmiş olabilir! Önce Hıristiyan oluşumu de, sonra da bu oluşuma girabilmek için çabala... Bu onun iki yüzlü veya gerçek düşüncelerini yansıtmadığı anlamına gelmez, bana kalırsa... İnsan zamanla yanlış düşündüğünün farkına varır ve bu düşünceden vazgeçer, vazgeçmelidir. Vazgeçmeyenler veya yanlış olduğunu sonradan farketse de, sırf 180 derece döndü diyecekler diye aynı görüşleri savunanlar, inanmadığı halde hem de, daha iyi mi görünecekler gözümüzde? Geçmişte savunduklarıyla değil, şimdi savunduklarıyla ilgilenmeliyiz, buna göre değerlendirmeliyiz.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.