Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Something About You

  • başlık
    5
  • yorum
    24
  • görüntü
    7.264

O Günler


about.you

1.389 görüntü

Her yer kararmıştı İstanbul'da. Kıbrıs Savaşı'ndaydık. Radyo vardı sadece. Radyodan yeşil sarı kırmızı gibi alarm seviyeleri bildiriliyordu, karartma vardı. Zaten tek tük olan arabalar, caddelerde farlarını o sırada sadece iki rengi olan defter kaplarından mavi olanıyla kaplamıştı. Evlerde perdeler açılmıyordu. İstanbul olası Yunan hava saldırısına karşı ışıksız bir köy görünümüne bürünmüştü adeta. Neyse ki ileri seviyelere hiç geçmedi o alarm ve misilleme gelmedi...

 

20080111_1200002610_8w5w-m.jpg

 

Anneannem kan ter içinde yoğuruyordu leğende çamaşırları. Hiç durmaz çalışırdı ev içinde. Titizlik hastalığı vardı, duramazdı, ya cam siler, ya bulaşık yıkar, ya toz alır, ya da yerleri silerdi, kısacası işi hiç bitmezdi. Bu yüzden hep ter içinde hatırlarım onu. Bir de bunca çalışmaya rağmen, bir türlü yaranamadığı dedemden gıkını çıkarmadanyediği dayaklarla...

 

Evde hemen her gün tarçınlı sütlaç olurdu. Öyle koyu olurdu ki çay kaşığı ile altından tünel açmayı bir eğlence haline getirmiştim. Anneannem tabakta kırıntı kalsa ağlar sonra günah derdi. Daha sonra obez olduğum dönemlerde hep bu sözün aklımda ettiği yer yüzünden mi diye düşünmüşümdür...

 

Eve ilk televizyon alındığında ne heyecanlanmıştım. Siyah beyaz ve karlı göstermesi hiç önemli değildi. Sadece TRT vardı. Akşam İstiklal Marşı ve Anıtkabir'de askerlerin nöbet devir teslimi görüntüleri ile başlar ve gece 4-5 saat yayından sonra yine aynı törenle biterdi. Anneannemin, İstiklal Marşı'nda dışarıda tüfekleriyle gezen askerlerin evde ayağa kalkmayanları camdan vurduğunu söylemesiyle, en az bir sene boyunca evin içinde tek başıma da olsam gözlerim korkuyla dışarıyı gözlerken ayakta dinlediğim İstiklal Marşı dönemi, onun garip bir mizah anlayışına sahip olduğunu anlamama kadar sürdü...

 

Haliç tersanesinden emekli olan dedem, evimizin altındaki dükkanda bakkalığa başlamıştı. Çok sert bir mizaca sahipti. Akşam eve geldiğinde korkardık, gülümsediğini hiç hatırlamam. Ava meraklıydı ve iki av köpeği vardı. Zaman zaman vurduğu kuşları getirirdi eve, fakat kimse av hayvanı yemediğinden, temizleyip, pişirir kendi kendine yerdi. Bir de egzaması için eve getirip keserek kanını içtiği kirpiler de ayrı bir seremoniydi...

 

Evin önünde kanalizasyon sistemi yetersizliğinden yeşil bir gölet oluşurdu ve içinde iribaşlar kurbağalar yüzerdi. Biz çocuklar, zaman zaman kim daha uzağa işer yarışması yaptığımız bu gölete dizlerimize kadar girer cam ayran şişelerine koyduğumuz iribaşları yakalardık. En az 5 kilometre yürüdüğümüz Et Balık Kurumun'dan yarım kilo kıyma alabilmek için tüm gün kuyruk beklediğimiz, ayağımızdaki lastik denen ayakkabının asfaltsız sokaklarda bastığımız çamurlara yapışıp yerde kaldığı, suyun olmadığı ve tankerlerle getirilen temizliği tartışılır suları kapmak için elimizde bidonlarla mahalleliyle kavgaya girdiğimiz itiş kakış yokluk günleriydi o zamanlar...

 

 

0B496CCF0B430E46.jpg

 

 

Bir gün göletin yerine nereden geldiği belli olmayan bol miktarda mazot dökülmüş ve mazot göleti oluşmuş ve kim olduğu bilinmeyen birince de ateşe verilmişti. Biz çocuklar ellerimizde sopaların ucunu mazota batırıyor ve meşale gibi elimizde sallıyorduk ki, gölette müthiş bir patlama oldu, üstüme yapışan mazotlarla alev alev yanarak dedemin bakkalına koştum ve söndürüldüm. Çok korkmuştum. Ergün adlı arkadaşım bir şişenin içine pil koyarak ağzının kapatılıp ateşe atıldığını ve patladığını söyledi. 35 sene herkese pillerin ateşten uzak tutulması gerektiğini ve şiddetle patladığını anlattım durdum, ta ki Ergün'le buluştuğumuzda ateşe atılıp patlayanın pil değil de, onun attığı piknik tüp olduğu itiraf etmesine kadar...

 

Bakkalımızın önünde çocuklarla oynuyorduk. Birden öğrendik ki önümüzdeki caddeden Demirel geçecekti. Bizim için şişman birisinden başka bir şey değildi. Hep beraber "Şişko Demirel, yarım kilo patates" diye tempo tutup zıplıyor gülüyorduk. Birden kulağımdan havalandım. Dedem öfkeden delirmişti. Sonradan öğrendiğime göre Ecevitçiler, dedem Demireli tutuyor diye önceden linç etmeye kalkmışlardı ve bu yüzden Demirel'e laf söylenmesine hiç müsamahası yoktu...

 

Bunun üzerine benimle beraber kulakları uzayan arkadaşımla birlikte, evden üç tekerlekli bisikletlerimizle kaçmaya karar verdik ve sabah planı uygulamaya geçtik. Patikalar, tepeler, otlardan geçiyorduk son sürat kaçarken evden. Ayağımı taşa çarpmıştım ve bana gülen Ersen'e çok sinirliydim. Derken Ersen'in bisiklet selesi birden kopup bisikletin demiri poposuna saplanıverdi. Mecburen ben ayağımdan, Ersen akan kanlarla poposundan yaralı, bisikletlerimizi sürükleye ağlaya eve döndük o halde. Tentürdiyotun acısı yediğimiz yeni dayakla daha da arttı. Yıllar sonra o kaçtığımız bize kilometreler gelen mesafenin taş çatlasa 400-500 metre mesafe olduğunu şaşkınlıkla farkettim. Küçükken dünya ne kadar büyük geliyormuş meğer...

 

Bir gün dedem yürüyün sizi sinemaya götürüyorum dedi. O zamanlar evlerde televizyon yoktu. Genellikle yazlık sinemalarda, tahta sıralarda, çekirdek yiyerek, sohbet edip sivrisinek kovalayarak seyrettikleri yeşilçam filmleri insanların tek eğlencesiydi. Kapıların açık yatıldığı, isteyen komşunun kapıyı itip mutfağınızdan rahatça ihtiyacını alabildiği günlerdi. Dedem sinemaya yürürken filmde kendisinin de oynadığını söyleyince çok şaşırmıştık. Dedem gibi sert biri ve artistlik...! Filmde dedem bir fabrika patronuydu ve ne kadar jön varsa gelip gidip dedemi yerlerde tekmeliyor dövüyordu. O günden sonra dedemin sertliğini hiç bir zaman ciddiye alamadım, hep içimden o sahneleri düşünüp sırıttım durdum...

 

Meliha teyzelerin gecekondusunda yangın çıkmıştı. O dönemlerde itfaiye yetersizdi. Çeşmelerden de su akmazdı. Kuyular vardı sadece. Çıkrıkla kovayla su çekip söndürmeliydiniz yangını. Saatlerce uğraştı tüm mahalle. Tabi yandı kül oldu ev, evlere misafir alındı gözü yaşlı yangınzedeler. Orada gördüm ilk kez yanarak kavrulmuş Karabaş'ın cesedini ve ölümü ilk kez kavradığımı düşündüm. Almanya'dan yazları ailesiyle tatile Türkiye'ye Mercedes'leriyle gelen çok sevdiğim arkadaşım Süleyman'ın önümüzdeki caddede yaptıkları kazada cama sıçrayan sarı saçlarıyla karışık beyin parçalarını gördüğümde tam olarak ölümü kavramamış olduğumu aylar boyu her gece rüyalarımdan ağlayarak sıçrayıp yatağımı ıslattığımı fark ederek uyandığımda anladım...

 

Camdan yağmurlu bir günde dışarı bakıyorduk annemle. Birbiri ardına kornalar çalan üç araba birden park ediverdi önümüze. Dedemin bakkalına girdiler güle eğlene. Sonra kös kös binip uzaklaştılar arabalarına binip. Sonradan öğrendik ki döneme göre şık giyinen, bakımlı annemi işe giderken görüp bekar sanıp istemeye gelmişler meğer. Mehter marşıyla gelip, İzmir marşıyla gidişleri bundanmış, çok güldük, eğlendik, tabi babam hariç...

 

Garip ama keyifli günlerdi kısacası...

 

Hoşçakalın...

 

about.you

7 Yorum


Önerilen Yorumlar

s.a

erkan usta ben uzun yıllardır restaurant tarzı yerlerde calıstım ve lahmacun.pide cesitleri.tulumba.maras dondurması ızgara ve yemeklerden anlıyorum ilgilenenlerin telefonlarını beklicem 79 dogumlu bekar ve gurbetciyim yaklasık 10yıldır busektördeyim referans verebilirim enson kozyatagı carrefourda calıstım...yurt ici yurt dısı bütün tekliflere acıgım yapıcı olan yönlerimle herkonuda yardımcı olucama eminim karfurdaki müdürün numarasını vereyim onunla görüsün isterseniz aklınızda süpe kalmasın 05359372092 levent aslan isletme müdürümdü karfurdaiken.....05425029437 buda benim numaram

tesekkür ederim......

 

son 2haftadır sürekli teklifler alıyorum dubaiden,sudandan,arabistandan,çinden,ürdünden,son olarakta fastan.ama hicbirindede ciddiyet göremedim daha sizden ricam sadece bilgi edinmek icin beni aramayın konusmak istiyorsanız en yakın arkadasınızı arayıp onla sohbet edin lütfen..

ama gercekten ciddi olarak düsünüyorsanız ozaman ben yazdıgım dallarda kendime güveniyor ve hepsinin arkasında duruyorum....

Yoruma sekme

s.a

erkan usta ben uzun yıllardır restaurant tarzı yerlerde calıstım ve lahmacun.pide cesitleri.tulumba.maras dondurması ızgara ve yemeklerden anlıyorum ilgilenenlerin telefonlarını beklicem 79 dogumlu bekar ve gurbetciyim yaklasık 10yıldır busektördeyim referans verebilirim enson kozyatagı carrefourda calıstım...yurt ici yurt dısı bütün tekliflere acıgım yapıcı olan yönlerimle herkonuda yardımcı olucama eminim karfurdaki müdürün numarasını vereyim onunla görüsün isterseniz aklınızda süpe kalmasın 05359372092 levent aslan isletme müdürümdü karfurdaiken.....05425029437 buda benim numaram

tesekkür ederim......

 

son 2haftadır sürekli teklifler alıyorum dubaiden,sudandan,arabistandan,çinden,ürdünden,son olarakta fastan.ama hicbirindede ciddiyet göremedim daha sizden ricam sadece bilgi edinmek icin beni aramayın konusmak istiyorsanız en yakın arkadasınızı arayıp onla sohbet edin lütfen..

ama gercekten ciddi olarak düsünüyorsanız ozaman ben yazdıgım dallarda kendime güveniyor ve hepsinin arkasında duruyorum....

Yoruma sekme
s.a

erkan usta ben uzun yıllardır restaurant tarzı yerlerde calıstım ve lahmacun.pide cesitleri.tulumba.maras dondurması ızgara ve yemeklerden anlıyorum ilgilenenlerin telefonlarını beklicem 79 dogumlu bekar ve gurbetciyim yaklasık 10yıldır busektördeyim referans verebilirim enson kozyatagı carrefourda calıstım...yurt ici yurt dısı bütün tekliflere acıgım yapıcı olan yönlerimle herkonuda yardımcı olucama eminim karfurdaki müdürün numarasını vereyim onunla görüsün isterseniz aklınızda süpe kalmasın 05359372092 levent aslan isletme müdürümdü karfurdaiken.....05425029437 buda benim numaram

tesekkür ederim......

 

son 2haftadır sürekli teklifler alıyorum dubaiden,sudandan,arabistandan,çinden,ürdünden,son olarakta fastan.ama hicbirindede ciddiyet göremedim daha sizden ricam sadece bilgi edinmek icin beni aramayın konusmak istiyorsanız en yakın arkadasınızı arayıp onla sohbet edin lütfen..

ama gercekten ciddi olarak düsünüyorsanız ozaman ben yazdıgım dallarda kendime güveniyor ve hepsinin arkasında duruyorum....

blink.gif

Yoruma sekme
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.