Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Blog-ül İbn-Mehmet

  • başlık
    5
  • yorum
    2
  • görüntü
    10.156

Nefs Terbiyesi !


sur

788 görüntü

Nefis i Azarlamak ;

 

Sabırla sonuna kadar okuyunuz.

 

Sayın Okuyucu!

 

Senin nefsinde herkesin nefsi gibidir. Öğüt ve azarlamadan etkilenir. O halde hemen nefsine öğüt verip onu azarla. Devamlı olarak azarlayıp deki: Ey nefsim! Akıllı olduğunu iddia ediyor ve sana ahmak diyenlere kızıyorsun. Oysa senden daha akılsız kimse olamaz. Zira ömrünü boş şeylerle geçiriyorsun. Senin durumun polislerin kendisini arayıp , yakaladıklarında idam edeceklerini bilen bununla beraber bürün zamanı eğlence ile geçiren katilin durumuna benziyor. Seni almadan gitmemeye karar vermişler. Cehennem senin için yaratılmış. Ecelin bugün gelmeyeceğini biliyor musun? Bugün gelmese bile elbette bir gün gelecektir. Öyle ise bu gün geldi bil. Zira ölüm kimseye önümüzdeki gece, gündüz erken,geç, kış veya yaz gelirim dememiştir. Herkese anısızın, hiç ummadığı bir zamanda gelir. O halde hazırlanmamaktan daha büyük akılsızlık olur mu?

 

 

 

Ey nefsim! Sana yazıklar olsun. Her gün bir günahla meşgulsün. Eğer Allah senin bu halini görmüyor sanıyorsan Kafirsin. Eğer gördüğüne inanıyorsan çok cüretli ve utanmazsın ki onun görmesini ve bilmesini önemsemiyorsun. Senin hizmetçin sana böyle itaatsizlik etse, ona nasıl kızarsın. O halde Allah’ın kızmadığından nasıl emin olabilirsin?

 

 

 

Eğer azabına dayanırım, diye düşünüyorsan parmağını ateşe tut, ve ya bir saat kızgın güneşin altında bekle yahut çok sıcak hamamda biraz dur. O zaman ne kadar zayıf olduğunu anlarsın. Yoksa yapacaklarının yanında kalacağını, hesaba çekilmeyeceğini mi sanıyorsun? O halde Allah’ın emrini inkar ediyor ve yüzyirmi dört peygamberi yalancılıkla itham ediyorsun.

 

 

 

Allah(C.C) buyuruyor ki:

 

“Günah işleyen cezasını çekecektir.”

 

NİSA 123

 

 

 

Eğer “Allah kerem sahibidir, bağışlayıcıdır. Bana ceza vermez” diyorsan niçin bu kadar kişiyi bela ve sıkıntı içerisinde aç ve çıplak bırakıyor. Ve niçin kimse ekmeden biçemez? Eğer böyle düşünüyorsan niçin dünyalık arzularına kavuşmak ve dünya malını elde etmek için o kadar hile yapıyor “Allah kerimdir, zahmetsizce benim isteği verir” demiyorsun? Eğer “bunların böyle olduğunu biliyorum. Fakat zahmete katlanamam” diyorsan zahmet çekmeyen kimsenin yarın cehennem zahmetinden kurtulmak için biraz zahmet çekmesi gerektiğini bilmelisin. Bugün bu kadarcık zahmete dayanamzsan, cehennem zahmetine, işkence ve ızdırabına nasıl dayanırsın?

 

 

 

Servet kazanmak için sıkıntılara katlanıyor ve vücut sağlığı için cahil bir doktorun sözü ile bütün arzularından el çekiyorsun da, cehennemin fakirlik ve hastalıktan daha zor olduğunu, ahiretin dünyadan çok daha uzun olduğunu bilmiyormusun?

 

 

 

Eğer “Tevbe edip iyi işler yaparım” diyorsan, ölümün daha önce gelmeyeceğini nederen biliyorsun? O zaman pişman olursun. Yarın tevbe etmek, bu gün etmekten daha kolay olacağını sanıyorsan aldanıyorsun. Zira tevbe geciktikçe zorlanır. Ölüm yaklaştıkça tevbe etmek, yokuş önüne geldikten sonra hayvana arpa vermek gibidir: artık fayda vermez.

 

 

 

Nefsin pisliklerini temizlemek uzun zaman alır. Onu tevbe ve mücahede potasında temizlemek gerekir ki arılaşsın, yakınlık ve sevgi derecesine erişsin ve yolun bütün yokuşlarına tırmanabilsin. Ömür boş geçip süre kalmayınca gaye nasıl elde edilebilir. O halde niçin ihtiyarlıktan önce gençliği, hastalıktan önce sağlığı, işten önce boş zamanı, ölümden önce hayatı ganimet bilmiyorsun?

 

 

 

Ey zavallı nefsim!

 

Yazıklar olsun sana. Yaz iken kış azığını hazırlamakta hiç gecikmiyorsun. Bunları elde etmek için de Allah (C.C)’ın merhamet ve ihsanına güvenmiyorsun. Oysa cehennemin dondurucu soğuğu kışın soğuğundan ve ateşinin sıcaklığı Temmuz güneşinden az değildir. Dünya hazırlığında hiç kusur etmiyorsun da, ahiret işlerinde niçin gevşek davranıyorsun? Yoksa ahirete inanmıyormusun? Yahut kalbindeki bu küfrü kendinden demi saklıyorsun? Bu ebedi felaketin sebebidir.

 

 

 

Marifet nurunun himayesine sığınmadan, öldükten sonra şehvet ateşinin yakmasından kurtulacağını sanan kimse, kalın elbise giymeden kış soğuğundan Allah’ın lütfu ile kendisini üşütmeyeceğini sanan kimseye benzer. Allah’ın lütf ve keremi, birçok faydasından dolayı kışı yaratmışsa da, ondan korunmak için elbise yapacak şeyleri yaratmasıdır.

 

 

 

Günahlarının Allah (C.C) kızdırdığı için azab çekeceğini zannetme ve “günahlarımın ona ne zararı olabilir ki, bana kızıyor ” deme. Seni yakacak olan cehennem azabı, senin içindeki kendi şehvetinden ve arzularından meydana gelir. Nitekim hastalık, doktorun emrine aykırı davranması yüzünden veya sana kızdığı için meydana gelmez. Zararlı şeyleri yemekten ileri gelir.

 

 

 

Ey nefis!

 

Anladım ki, dünyanın nimet ve zevklerine alışmış, kendini onlara kaptırmışsın. Cennet ve cehenneme inanmıyorsan bari ölümü inkar etme. Bu nimet ve zevklerin hepsi senden alınacaktır. Ve sen bunların ayrılık ateşi ile yanacaksın. Bunları ne kadar sever, ne kadar sıkı sarılırsan, ayrılık ateşi de o kadar çok olur. Sana yazıklar olsun.

 

Ey nefis!

 

Bütün dünya sana verilse ve dünyadaki bütün insanlar sana secde etse, az süre sonra sen de, onlar da toprak olacaksınız. İsimleriniz unutulacak, hatıralardan silineceksiniz. Geçmiş nice büyük padişahları anan var mı? Kaldı ki, dünyadan sana verilen az şeyde keder, felaket ve acılara karşılıktır. Bunu sonsuz olan cennete nasıl değişirsin?

 

Ey nefs!

 

Yazıklar olsun sana... Birisi bir mücevheri kırık bir vazo ile değiştirse ona gülersin. Dünya da saksı gibidir. Onu kırılmış bil ve değerli bir mücevher olan ahretin de elden çıktığını, sana yalnızca pişmanlık ve azap kaldığını farzet.

 

Nefs bu çeşit sözlerle daima azarlanmalı ve öğüte kendi nefsinden başlanmalıdır.

 

İmam-ı Gazali

0 Yorum


Önerilen Yorumlar

Gösterilecek hiç bir yorum yok

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.