Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kemal Gürleyen'in Blogu...

  • başlık
    15
  • yorum
    8
  • görüntü
    15.640

Ulusal sol ve sol...


kgurleyen

1.283 görüntü

Stalin SBKP nin 19.Kongresinde konuşuyor;

 

‘’Burjuvazi eskiden ulusun başı sayılırdı.Ulusun bağımsızlığını ve haklarını savunurdu.Oysa bugün burjuvazi ;ulusal ilkeleri dolarla trampa eden konumdadır.Ulusal bağımsızlık ve egemenlik bayrağını denize atmıştır…Yoldaşlar; eğer siz komününist ve demokratik parti üyeleri,yurtsever olmak istiyorsanız,ulusun yönetici gücü olmak istiyorsanız bu bayrağı başınızın üstünde yükseltmek ve onu ileriye taşımak size düşer.O bayrağı sizden başkası yükseltemez.’’

 

TKP nin Cumhuriyete sahip çıkmasını ve onu ‘’sosyalist cumhuriyete’’ dönüştürme isteğini görünce Stalin’in bu sözlerini anımsadım…TKP ye ; M/L ve aynı zamanda M/L/S ist bir partidir diyebilirmiyiz şimdi?

 

Ama hayır.. acele etmeyelim..Stalin’in kongre de söylediği ,‘’ O bayrağı sizden başkası yükseltemez’’ tümcesini bir kez daha okuyalım…

 

Ve TKP nin bu dönemde cumhuriyete sahip çıkmasının altında yatan nedenin ne olduğunu da böylece anlayalım:

 

Nasıl yaratıldığına…nasıl terle..kanla…gözyaşıyla…ölümlerle oluşturulduğuna hiçbir duyarlık göstermeden…önderine en ufak bir saygı ve vefa sergilemeden…hazır Cumhuriyeti…onu çoktan terk etmiş burjuvaziye ve gerici+bölücü+işbirlikçilere karşı korumaya çalışan Kemalistlere de boş vererek ‘’bayrak gibi alalım ve sosyalist cumhuriyete dönüştürelim’’ hesabı içinde TKP ve yandaşları…

 

Gayrimilli tüm ideoloji sahiplerinin kendilerine göre bir devrim stratejisi çizmeleri ve uygulamaya sokmaları anlaşılır bir şeydir…Anlaşılamayan şey ise…Türkiyenin sol tarihinde yanlışları ve doğrularıyla yerini almış efsanevi bir partinin sözcülüğüne soyunanların…insanı insan yapan kimi değerlere yabancılaşmalarıdır…

 

Buna doğrudan doğruya ‘’Cumhuriyet intihalciliği’’ denir…

 

Oysa Stalin’de…Lenin’de…Mao’da…Dimitrov’da..emperyalizme karşı kurtuluş savaşı vermiş tüm ülkelerin ulusal önderlerine derin saygı duymakla kalmamış…o ulusların tarihsel sembollerine ve değerlerine bağlılık göstermenin de sosyalist ahlakın ve duyarlılığın gereği olduğunu vurgulamışlardır…Ülkelerinin geçmiş tarihlerinde ki ulusal kahramanlarına,dünyaya bakış açısı ne olursa olsun saygı duymuşlar,onları asla aşağılamamışlardır…

 

Çünkü bu gerçek devrimci önderler;kendilerinin başardıkları devrimlerden önce gerçekleşen ve tarihin tekerleğini ileriye döndüren tüm hareketlerin kendilerini beslediğine ve yollarını açtığına inanırlardı…

 

Bu sözlerimi zaman zaman ‘’başaşağı duran sosyalistlere’’…neo-liberal solculara…sol maskeli bölücülere defaatle yazdım…Ama TKP lilere yazacağımı doğrusu hiç düşünmemiştim…Onların bunları benden çok daha iyi bildiklerini varsaymıştım hep…

 

Kemalistler…sol Kemalistler… …

Kendilerine sosyalist diyenlerin bu konuda adeta şablonlaştırdıkları iki tümce var;

 

1-Mustafa Kemal evet devrimci bir karakterdir,ama burjuva devrimcisidir.

 

2-Kemalizmi sahiplenmek ve Kemalistlerle işbirliği yapmak solculukla bağdaşmaz.’’

 

Burada yazacaklarımızın gerçek sosyalistlere dönük olduğunu…bunun dışında kalan uyduruk solculara hiçbir şekilde hitabetmediğimizi öncelikle herkes bilsin…

 

Kemalistler ya da ulusal solcular bir kere …ayrı dünyaların insanları olduklarını bildikleri sosyalistlere ‘’gel nikah kıyalım’’ filan demiyorlar…konjonktür gereği ara sıra yakınlaşsalar da…son tahlilde boşanmanın kaçınılmaz olduğunu bildikleri için uygarca mesafelerini hep korumaya çalışıyorlar…uzaktan selam…o kadar…

 

Şimdi konumuza dönelim;

 

Biz ülkemizin yakın tarihinde yer alan 1919-1930 lar arasında Mustafa Kemal önderliğinde bir devrim yaşandığına inanıyoruz ve buna da Kemalist Devrim diyoruz…

 

Feodal bir imparatorluğun sosyal,kültürel,siyasal ve ekonomik yapısının asker-sivil küçük burjuvazi öncülüğünde tümüyle tasfiye edilerek…bir başka siyasal,sosyal,ekonomik ve kültürel boyuta…Laik Cumhuriyete geçildiğine…ve bu dönüşümlerin, ülkesini işgal eden emperyalizmi ve işbirlikçilerini de yenerek gerçekleştirildiğine inanıyoruz.

 

Sosyalistlerin ‘’işçi sınıfının,sermaye sınıfını alaşağı ederek üretim araçlarına el koyması ve kendi sınıf diktatörlüğünü kurması’’biçiminde anladıkları devrimle,Kemalist Devrimin bu bağlamda bir özdeşliği yoktur…Ama alt yapıda ve üst yapıda çok köklü değişimlere yol açan…üretim biçiminde ve toplumsal ilişkilerde radikal düzenlemeler yapan ve üstelik bütün bunları anti-emperyalist bir savaşım sonrası gerçekleştiren bir harekete sosyalistler istiyor diye de ‘’reform’’ diyemeyiz herhalde…

 

Evet bu bir devrimdir…ve adı da Kemalist Devrimdir…

 

Devrim sonrası Mustafa Kemal’in ilkelerini simgeleyen 6 OK a kafası ve yüreğiyle sahip çıkan ve bu ilkeleri bir bir terk edenlerden kendilerini ayıran insanların dünya görüşüne Kemalizm…

 

Bu dünya görüşüne bağlı ve ilkeleri kendinden sonraki kuşaklara devredenlere de Kemalist deniliyor…

 

Nedir Kemalistlerin dünya görüşü;

 

Özgürlükçü ve katılımcı bir demokrasi anlayışını içeren Cumhuriyetçilik

 

Dine saygılı ancak dinin siyasette kullanılmasına karşı..bilimin ve aklın yol göstericiliğini öngören Laiklik

 

Emeğe öncelik tanıyan…seçkinciliğe karşı çıkan…sınıf egemenliğini reddeden bir Halkçılık

 

Toplumun yararını gözeten ulusal sermayenin gelişmesini önlemeyen…büyük stratejik işletmelerin denetiminde ve mülkiyetinde bulunan bir Devletçilik

 

Eskimiş kurumları değiştiren…alt ve üst yapıda akılcı ve bilimsel yenilenmeyi hiçbir duraksama göstermeden gerçekleştiren ve süreklilik öngören bir Devrimcilik

 

Irk,dil,din,mezhep ayırımı gözetmeksizin vatan denilen topraklarda tasada ve kıvançta birlikte yaşama isteğini amaçlayan ve herkesi ulus devlet içerisinde Türk Milletinin ayrılmaz parçası gören bir Milliyetçilik

 

Özellikle 1960 dan sonra halkçılık,devletçilik ve devrimcilik ilkelerinden yola çıkarak toplumu emek ağırlıklı bir sosyo/ekonomik düzene kavuşturmak ve emperyalizmin tüm askeri- ekonomik ve kültürel tasallutundan da ülkesini kurtarmak isteyenlerin olup bitenlere… Mustafa Kemal’in tam bağımsızlık ve yurtseverlik ilkesinden hareketle sol optikten bakması ve bu doğrultuda eylemler ortaya koyması…kendilerini Sol Kemalistler ya da Yurtsever Devrimciler olarak nitelendirilmelerine neden oldu…

 

Ulusal sol…ulusal solcu…

 

SSCB nin yıkılmasından sonra kendisini dünyanın efendisi ilan eden küresel gücün, kendisine zorluk çıkarabilecek devlet…kurum…siyaset…inanç ve ideolojiyi ortadan kaldırması sürecinin başlaması ile birlikte…bağımsızlığına duyarlı ülkeler ve liderler için de zor yıllar başladı…

 

Ulusalcılık(milliyetçilik)…dini ve etnik homojenlik…ulus devletçilik…devletçi ekonomiler…bağımsız ekonomik/sosyal ve siyasal kurumlar artık topun ağzındaydı…

 

Hangi ülke ve ulus hangi yöntemle efendisine boyun eğdirilir…parçalanır…ayrıştırılır…sınırları değiştirilir ve dönüştürülürün hesapları yapılmaya başlandı…

 

Bütün bunların taktik ve stratejileri Washington-Brüksel hattında kotarıldı ve yürürlüğe sokuldu.

 

Küresel gücün ülkemizde ve ve bizi coğrafi olarak etkilemesi nedeniyle Ortadoğuda yaptıklarını burada sıralamaya gerek yok …PKK yı kullanarak etnik bölünmemizi…Fetullahçıliğı kullanarak laik-antilaik ayrışmamızı sağladığını…AB yi ve liberal demokrasiyi kullanarak sosyal yapımızı bozduğunu…piyasacılığı kullanarak da devlet işletmelerimizi yok ettiğini hepimiz biliyoruz…

 

Ülkemizde Küresel güce ideolojileri gereği karşı koyan iki kitlenin sosyalistler ve Kemalistler olduğu su götürmez bir gerçekliktir…Ancak küresel güç kendisine direnen bu iki yapıyı birbiriyle çatıştırmak için özellikle sosyalistlerin yutacağı türden birçok oyun sahnelemiştir…

 

Örneğin Kemalistlerin mikro milliyetçi olduğu yalanını, neoliberal solcular ve asıl mikro milliyetçi olan Kürtçüler vasıtasıyla yaygınlaştırmak… ve gerçek sosyalistlerin de eleştiri korkusuyla ellerini kollarını bağlayarak anti-emperyalist cepheyi daraltmaları bu oyunlardan birisidir…

 

Bir başka oyun ise, küresel gücün enternasyonalizm kavramının karşısına milliyetçilik(ulusalcılık)kavramını koyarak… bu iki sözcüğün ideolojik anlamlarını saptırması ve sahte kavramlar üzerinden her iki kitleyi de birbirine düşürmesidir…

 

Kemalistlerin…soğuk savaş döneminde ABD emperyalizmi tarafından antikomünizmin sopası olarak kullanılmış kafatası milliyetçiliğinden kendi milliyetçiliklerini ayırmak için ‘’ulusalcı’’ sözcüğünü ayırd edici vasıf olarak kullanmalarına karşın…sosyalistlerin büyük bir bölümü; Wilsoncu…emperyalist dünya sermayesinin enternasyonalizmini, Marksist ideolojinin enternasyonalizminden net bir şekilde ayırıp herkesin gözünün kulağının açılmasını ve kendilerini de bu sahte enternasyonalizmden sıyırmayı sağlayamamışlardır… Böylece solculuğa heves eden yeni genç insanlar öğreti de çok sevdikleri enternasyonalizm sözcüğünün karşısına şıpın işi ulusalcılık(!)antitezini koyuvermişlerdir..Ne diyalektik ama?...

 

Bu bağlamda sosyalistlerin paradoks furyasında biz ulusal solcuları en çok yaralayan şey nedir diye sorulsa…vereceğimiz yanıt sadece şu olurdu: Demokrasi

 

Küresel gücün özellikle ülkemizde yaygınlaştırdığı, yoksunluk-yoksulluk ve dinselliği kullanarak yönetime getirdiği siyasal -islam iktidarı… AB den ithal edilen yeni(!) bir demokrasiyle hem ulusumuzu hem de anlı şanlı sosyalistlerimizi iğdiş etmeyi başarmıştır…Gerçekte ise demokrasi bu muydu?...

 

İnsan hakları…dini inançlara saygı…etnik eşitlik…hukukun üstünlüğü…farklı kültürlerin korunması gibi güzel ama içi boşaltılmış kavramlar üzerinden devletin bağımsızlığını ve Anayasa’da yazılı temel niteliklerini korumaya çalışan ulusalcıları… gerici+bölücü+işbirlikçi ve emperyalizmin borazanı ağızlarla birlikte boğmaya çalışmışlardır…

 

Ulusal Kemalist solculara zarar vermelerini bir yana koyarsak…ta ikinci enternasyonalizmden beri sapmalar bataklığında yüzen solun;

 

Sosyal demokrat…liberalist ve Troçkist versiyonları, SSCB nin parçalanmasından sonra,ikinci paylaşım savaşı sonrasının ortak pazar güzeli neoliberalizmle buluşup kaynaşarak…ezilen dünya ulusalcılığına karşı küreselleşmenin besleme koçbaşı olmayı tercih etmiştir…

 

Sol bugünkü nesnel durumunun içinden bir an için çıkıp kendisine kuşbakışı ve objektif olarak baksa herhalde Marksist bir yorumlamayla şunları mırıldanmaya mecbur kalacaktır:

 

‘’Ezilen dünyanın ulusal-demokratik devrimlerine ben ne acıdır ki küreselleşmenin penceresinden bakıyorum ve bu güç ülkemde sadece ulusalcılara değil bana da asimetrik psikolojik savaş uygulamış..Öyle olmasaydı üçüncü dünya ulusal devrimlerini ve önderlerini küçümseme hastalığına yakalanmamış ve her ülkenin devrim koşullarının farklı olduğuna ilişkin bilincimi yitirmemiş olmam gerekirdi.’’

 

Son söz

 

Bütün bu ideolojik bombardımanın etkisiyle artık köhnemiş ve devrimci tüm niteliklerini yitirerek Avrupa Solu’nun kucağına oturmuş görünen ve ulusallığını yitirdiğinin ayırdında olmayan Türkiye sosyalistlerinin… uyanma ve kimin dost kimin düşman olduğunu görmelerinin vakti gelmiştir ve hatta geçmektedir…

 

Onlara en naçizane tavsiyem Latin Amerika devrimci pratiklerini iyi incelemeleri ve oraların devrim önderlerinin Mustafa Kemal’e ilişkin sözlerine de bir kulak vermeleridir….

0 Yorum


Önerilen Yorumlar

Gösterilecek hiç bir yorum yok

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.