mavi gözlerindeki derinlik...
Uykulu bir sabah daha başlamıştı benim için. Sabah 8 de ders mi olur
yaa, nerdeyse okulda yatacam yani. Yılmaz hoca birde demiyor mu "hala uyuyorsunuz." aaa neden hocam ya saatte 12
ye geliyor sanki Uykulu olmam dışında yalan söylemekten geri kalamıyorum. Özlem sayesinde Hatun sevgisiyle
kalırken hocaya dememiş mi "hocam yaz okulu için Yeşim'LE birlikte kalıyoruz".Yani beni pinokya yaptın ya ee pes
Özlem yani:) Dünde öğleden sonraki derste Yılmaz hoca demez mi: " Yeşim şanslısın , yemeklerimi Özlem
yapıyormuş .Dünde senin için türlü yapmış." Tabi ben ,düşünüyorum sadece adama bakıp Özlem, türlü,
yemek... Acaba diyorum bize mi geldiler ben mi hatırlamıyorum Hııı şeyy hocamm öyle Özlem çok güzel yemek
yapar.( Birkere de yesemde içim yanmasa ) Ders sonundaki muhabet değişmiyor eee Özlem Yeşim'de bulaşık
yıkasın.( Hoş benim bulaşıkları pikoda yıkayacaktı en son da kendileri pek bir tembel ) Pİs özlem demez mi bir
de "hocam o tembel ya eve de geç geliyor"( yalan üstüne yalan yaa ) .
İşte böyle uykulu geçen bir dersten sonra eve gelmek için dolmuşa bindim.(tabi trafik dersinden kaldığım için henüz
ehliyet alamadım. Az kaldı artık hırsızlığa başlayacağım .) Dolmuşta tam karşımda bir dede oturuyordu. Bir an
özlediğim ve bir zamanlar benim için baba olan dedem geldi aklıma.Ne kadarda benziyordu ya da ben benzetmiş
olmalıydım. Gözleri o kadar etkilemişti ki... O kadar derin ve o kadar yorgundu ki . Masmavi derinlği vardı gözlerinin. Ve
düşündüm birden. "Nedendi bu mavi derinlikteki hüzün?".Alıkoyamadım kendime birden onun mavi gözlerindeki
derinliğe bakmaktan.Bir süre sonra anladı ona baktığımı, utandım biraz .Yanımdaki boş koltuğa oturdu."Bu mavi gözler
ne günler geçirdi kızım." dedi bana. Sonra yaşımı sordu. Aksaray gibi bir şehirde böyle güzel konuşabilen bir adam. Vay
bee dedim kendime. "Dede nedir bu mavi gözlerindeki hüzün, seni üzen dalıp uzaklara götüren nedir?"dedim. Sonra
kızım ben durakta ineceğim dedi.Benim durak çoktan geçti tabi. Bende iniyorum dedim.Gel dedi teyzenle sana çay
ikram edelim, yakın hemen şurdaki bahçeli ev benim dedi. Annem geldi aklıma; duysa öldürür kesin beni dedim korka
korka tamam dedecim dedim. Bahçe öylesine büyüledi ki beni, çiçekler öylesine büyüleyiciydi ki... Teyzemizde pek bir
şirin:) Çay içerken anlatmaya başladı:
"Kızım, üzülüyorum ben bu topraklar kolay kazanılmadı; ama çok kolay satılıyor.
Savaşlar tarih dersinde gördüğünüz kadar basit mi yaşandı?Bağımsızlık için bu ülke az mı can verdi ? Şu günlere bak,
bize ait herşey satılıyor bu nasıl bir hükümet, bu nasıl bir adalet? Öte taraftan çocuklar için de üzülüyorum. Torunlarıma bakıyorum,
bilgisayarlar, televizyonlarlar... v.s. anneleri, babaları öyle büyümedi. Sokakta oynarlardı paylaşımları, arkadaşlıkları
vardı. Şimdikiler bilmiyor arkadaşlığı,paylaşmayı,birlikte oynamayı ve ileride de büyük sorunlar çıkacak hayatlarında
küçüklükten öğrenmiyorlar ki bunları.Herşey kötüye gidiyor , insanların birbirine güveni kalmıyor.Öyle işte güzel kızım
teyzenle biz işte bazen konuşyoruz üzülüyoruz." dedi . Sanki anlatırken o mavi gözleri doluyordu. Başka şeyler vardı
söyleyemediği.Ne çok sevmiştim ben bu insanları. Uzun uzun konuştum onlarla, aslında hayat onlardı benim için ...
Okuduğum kitaplarda yoktu onlar...Akşam olmuştu izin istedim onlardan.Yemeğe kal dediler, gitmem gerek dedim.Yine
geleceğim dedim. Gel dediler, biz seni çok sevdik.
Bu mavi gözlerindeki derinlik beni çok etkilemişti. Ömer dedeydi bu derinliğin sahibi...
1 Yorum
Önerilen Yorumlar