Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

yam_yam' ca

  • başlık
    100
  • yorum
    47
  • görüntü
    378.157

Kuiper Kuşağı


yam_yam

4.832 görüntü

KUİPER KUŞAĞI

 

Neptün Ötesi Cisimler

 

yazc4b1bac59fl1bp1.jpg

 

Kuiper Kuşağı, Neptün’ün yörüngesinin dışında Güneş Sistemi’ni bir halka gibi çevreleyen kaya ve buzdan yapılı cisimlerden oluşan bir kuşak. Neptün’ün yörüngesinin dışında yaklaşık 30 milyon kilometre genişliğindeki bu kuşak, Güneş Sistemi’nin oluşum artıklarını barındıran, henüz yeterince tanımadığımız bir bölge. Bu bölgede çapları 100 kilometreyi aşan, gezegen olmaya çalışmış ama başaramamış 1000’in üzerinde gökcismi bulunur. Bunların aralarında da bazılarını ileride kuyrukluyıldız olarak görebileceğimiz buzdan, tozdan ve kayadan oluşmuş irili ufaklı sayısız cisim. Bu alem içinde rahatça yaşadığımız gezegenler bölgesinden çok daha geniş bir alan kapsamakla birlikte, içindeki toplam kütlenin, Dünyamızın kütlesinin 10’da biri kadar olduğu düşünülüyor. Yani hepsini bir araya getirirsek Mars kütlesinde kirli bir kartopu elde edeceğiz. Şimdi elimize kozmik bir sopa alıp bu kartopunu Plüton büyüklüğünde birkaç büyükçe parçayla, milyarlarca küçük parçaya bölelim ve Merkür’den Neptün’e kadar kardeş gezegenlerimizin kapladığı alanın iki katı genişliğinde bir alana dağıtalım. İşte, Kuiper Kuşağı’nda ne varsa hepsi bu.

 

Kuiper Kuşağı cisimlerinden ilki 1992 yılında bulunmuş olmasına rağmen, Hollanda asıllı Amerikalı astronom Gerard P.Kuiper 1951 yılında Güneş Sistemi’nin bu uzak aileyi de içerdiği varsayımıyla astronomi dünyasını şaşırtmıştı. Kuiper’i günümüzden yarım yüzyıl önce, Güneş Sistemi’nin Güneş’ten böylesine uzakta yer alan bu kalabalık aileyi de içerdiği savına götüren, belli kuyrukluyıldızların davranışına ilişkin oldukça temel bir kavramdı. Buz ve kayadan oluşan kuyrukluyıldızlar belli zaman aralığıyla Güneş Sistemi’nin dışından içlerine doğru yaklaşırlar. Güneş’in ışınlarıyla yeterince ısınıp yüzeylerindeki toz ve gazın bir kısmını parlak halelere ve upuzun kuyruklara dönüştürdüklerinde, görece küçük bu cisimlerin pek çoğu nefes kesen görüntüler sergiler.

 

Kuiper ve bazı diğer astronomlar, Güneş Sistemi diskinin Neptün ya da Plüton’un sınırlarında aniden sona ermiyor olması gerektiği kanısındaydılar. Kuiper, Neptün ve Plüton’un ardında yer alan ve gezegenlerin oluşumundan arta kalan maddeleri içeren bir kuşak varsaymıştı. Bu dış bölgelerdeki maddenin yoğunluğu öylesine düşüktü ki, büyük gezegenlerin oluşması imkansızdı; ancak asteroit çapında daha küçük cisimler varolabilirdi. Milyarlarca yıl öncesinden kalma bu artık maddeler, Güneş’ten o kadar uzaktaydı ki, yüzey sıcaklıkları da elbette düşük kalmıştı. Bu tablo, onların buz ve çeşitli donmuş gazlardan oluşmuş olduklarını gösteriyordu. Demek ki bu cisimler, kuyrukluyıldızların çekirdeklerine benzer yapılardı.

 

Kartopu Savaşı

 

gezegenkx6.jpg

 

Bundan 4,5 milyar yıl önce, sonunda Kuiper Kuşağı’na yerleşecek olan cisimlerin sayısı çok daha fazlaydı. En dıştaki gezegenlerin ötesindeki bölge 100 trilyon kadar cisim barındırıyordu. Yani bugün bölgede varolan kütlenin 1000 katı kadar. Ancak bu kuşak o zamanlar bugünkü yerinde değildi. Günümüzde Kuiper Kuşağı, Güneş’ten 30 Astronomik Birim (AB) uzaklıkta başlıyor ve en az 50 AB uzaklığa kadar yayılıyor. Kimine göreyse 100 AB’ye kadar (1 AB = Güneş ile Dünya arasındaki ortalama uzaklık = 150 milyon km) . Çok önceleri, bu kuşağı oluşturan gezegen çekirdekleri Güneş’e çok daha yakındılar. Satürn, Uranüs ve Neptün’de öyle. Güneş Sistemi’nin erken evreleriyle ilgili bilgisayar benzetimleri, Uranüs ve Neptün’ün bugün bulundukları yerde yani Güneş’e 19 ve 30 AB uzaklıkta ortaya çıkmış olamayacaklarını gösteriyor. Kurama göre bu gezegenlerin şimdiki yerlerinde olsa olsa Plüton, haydi diyelim Mars ya da Dünya büyüklüğünde gezegenler oluşabilirdi. Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’ün Güneş’ten 5-15 AB uzaklıkta oluşmuş ve daha sonra bugünkü yerlerine göç etmiş olmaları gerekiyor.

 

Kuiper Kuşağı’ndaki cisimlerin sayısının azalması ve Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’ün yörüngelerinin değişmesine neden olan şey Newton’un üçüncü yasası ile ilgili; “Her hareket eşit büyüklükte ters yönde bir hareket doğurur.” Dev gezegenlerin kütle çekimleri, yörüngeleri boyunca gaz ve tozu hızla emerek silip süpürdü. Gezegenlerin yolları yanında büyümeye çalışan her şey de ya gezegenlere çarptı, ya da daha sık olarak bölgelerinden dışarıya savruldu. Dev gezegenlerin hüküm sürdüğü bölgenin ötesinde 15-35 astronomik birimler arasındaki alandaysa Güneş Sistemi’nin artıkları, yeni başka cisimlerle çok ender karşılaştıkları için daha fazla büyüyemeyen cisimler toplanmıştı. Bunlar gerçekten orijinal olan malzemeyi, Güneş’e daha yakın konumlarda gelişen iç gezegenleri oluşturan aynı yapıtaşlarını içeriyorlardı. O dönem Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün birbirine oldukça yakın konumdaydılar. Sürekli değişen dizilimleriyle bu gezegenler, dışarıdaki gezegenciklerden giderek daha çoğunu çekiştirerek daire biçimli yörüngelerini büktüler ve içlerinden bazılarının bu havuzdan koparak içeriye düşmelerine ve dev gezegenlerin kütleçekim pençelerine yakalanmalarına yol açtılar. Bu, 500 milyon yıl kadar sürecek bir kartopu savaşını başlattı. Dev gezegenler, kuyrukluyıldızlardan başlayıp Plüton kütlesine kadar olan bu kartoplarını birbirlerine, daha içlerindeki küçük gezegenlerin üzerine ve dışarıya, Güneş Sistemi’nin sınırlarına fırlatıyordu. Hatta bazıları tümüyle sistemin dışına, yıldızlararası boşluğa atıldılar. Sonuçta çok sayıda cisim ya yok oldular, ya da yıldızlararası uzaya savruldular. Elbette bu kartopu oyunundan Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün de hiçbir şey olmamış gibi çıkmadılar. Diğer cisimlerle olan tüm bu etkileşimler onların yörüngelerinden sapmalarına ve bugünkü yörüngelerine yerleşmelerine neden olduğu gibi, Kuiper Kuşağı’ndaki cisimlerin sayısında da müthiş bir azalmaya neden oldu.

 

Plüton’un Apoleti

 

Kuiper Kuşağı’nın keşfi ve bu kuşakta zaman içinde keşfedilen cisimler Plüton’un da gezegen apoletinin sökülmesine neden olacaktı. Plüton’un 1930 yılında keşfedilmesinden sonra Güneşi Sistemi 9 gezegen ve çok sayıda küçük gezegenlerden oluşan bir sistem olarak kabul edilmeye başlanmıştı. Ancak Kuiper Kuşağı’nın keşfinden sonra Plüton’un durumu sorgulanmaya başlandı. Üstelik, geçtiğimiz yıllarda keşfedilen Sedna ve Quaoar gibi büyüklükleri Plüton’unkine yaklaşan Neptün tesi cisimler tartışmaları iyice alevlendirdi. 29 Temmuz 2005’ de keşfedildiği duyurulan ve daha sonrasında da adı Eris konulacak olan 2003 UB313, bardağı taşıran damla oldu. Çünkü Eris, Plüton’dan büyüktü. Eris’in kütlesi, Plüton’unkinden %27 daha fazla, çapı da % 8 daha geniş. Bu değerler Eris’i Kuiper Kuşağı’nın en büyük cismi yapıyor.

 

cceyb1.jpg

 

Bir süre gezegen tanımının yeniden yapılması için çalışan Uluslararası Astronomi Birliği (IAB) , gezegenin yeni bir tanımını yapmak üzere 2006 yılının Ağustos ayında toplanma kararı aldı. Bu konu üzerinde çalışan bir grup gökbilimci çalışmalarının sonucunda ortaya çıkan gezegen tanımını duyurdular. Buna göre bir gök cismi;

 

1-Kendisi de bir yıldız ya da bir gezegenin uydusu olmamak koşuluyla bir yıldızın çevresinde dolanıyorsa,

2-Kütlesi onun yuvarlak bir biçim alması için yeterliyse,

 

bu gökcismi bir gezegendir.

 

Bu tanıma göre daha önce gezegen sayılmayan Ceres, Eris ve Charon da gezegen sayılıyordu. Bu gelişme bilim çevrelerine ve basına duyurulduktan sonra, gezegen sayısının 12’ye çıktığı yönünde bir çok haber yapıldı. Ne var ki, bu tanım yeterli görülmemişti. Sedna ve Eris’in kaşifi Mike Brown, şimdiye kadar keşfedilmiş 53 gök cisminin bu tanıma uyar göründüğünün ve aramalar sürdükçe sayının 200’ü geçmesinin işten bile olmadığını öne sürdü.

 

Uluslararası Astronomi Birliği bu tanımı kongre süresince tartıştı v e kongre sonucunda öncekilere yeni bir koşul daha eklendi. Buna göre, önceki koşulları da sağlamak üzere, bir gökcisminin gezegen olabilmesi için yörüngesi civarını “temizlemiş” olması da gerekiyor. Ceres küçük gezegen kuşağında, Plüton, Charon ve Eris de Kuiper Kuşağı’ndaki sayısız gök cismi arasında dolanıyorlar. Uluslararası Astronomi Birliği’nin yeni gezegen tanımının “yörüngesini temizlemiş olma” koşuluna uymayan ancak öteki koşulları yerine getiren cisimlere “cüce gezegen” denmesi kararlaştırıldı. Çok sayıda aday olmakla birlikte ilk aşamada cüce gezegen olarak kabul edilen gökcisimleri Ceres, Plüton ve Eris.

 

Yeni Ufuklar

 

yeniufuklarty0.jpg

 

NASA, Plüton ve Kuiper Kuşağı’nda bulunan gökcisimleri hakkında ayrıntılı bilgi toplayabilmek için “Yeni Ufuklar” (New Horizans) adlı uzay aracını Ocak 2006’da başarılı bir şekilde fırlattı. Bu uzay aracı büyük ihtimalle bir cüce gezegene giden ilk uzay aracı olacak. Şubat 2007’de Jüpiter’in yanından geçen Yeni Ufuklar, her şey yolunda giderse 2015 yılının Temmuz ayında Plüton’a varmış olacak. Plüton ve Charon’un yapısı ve atmosfer özellikleri gibi alanlarda veri toplayacak olan bu araç daha sonra 5 yıl boyunca bu bölgede bulunan öteki Kuiper Kuşağı cisimlerini incelemek üzere yoluna devam edecek. Bu sayede Kuiper Kuşağı hakkında daha fazla bilgi edinmiş olacağız.

 

 

 

Kaynaklar :

 

Bilim ve Teknik Dergisi Temmuz 1996 (s 20-21)

Ekim 2006 (s 25-27)

Eylül 2007 (s 5)

Ekim 2007 (s 50-53)

 

yam_yam Mart/2008

2 Yorum


Önerilen Yorumlar

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.