*Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genislige oturtmak için 13 bilinmeyenli bir
denklemi matematigin bilinen 4 ana isleminden farkli besinci. bir islem bularak cozdugu soylenir.
Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda birbirlerini gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin urunudur.
Almanlar ayni sistemi meclislerinin onundeki dev kurede kullanmislar.
Mimar Sinan bu sistemi 2 metre capindaki minarelere yuzyillar once monte edebilecek bir dehadir.
Almanlarin dehasi
Lakabı İnatçı Çivi
Çin’in Çongcing Kenti’nde yaşayan ve Çin medyasının "İnatçı Çivi" adını taktığı Wu Ping (49), 3 yıldır, oturduğu bölgede hafriyat çalışması yapan müteahhidin evini yıkmasına izin vermiyor. Baskılara dayanamayan 280 komşu, az bir para karşılığı evlerini boşaltmak zorunda kaldı. Oldu bittilere tek başına karşı gelen Ping’in hukuk mücadelesi ise kamuoyundan büyük destek görüyor.
Çukurun ortasında
Müteahhit site yapmak üzere inşaat alanına kazdığı çukuru derinleştirir
Stalin en sadist cinayetlerini planladigi calisma odasina yakin
dostlarini toplamis sohbet ediyordu. Votka siselerinin biri gidip, digeri
geliyordu.
Kafalar iyice dumanlanmisti. Stalin kan canagina donmus gozlerini
etrafinda dalkavukluk yarisina girmis adamlarina cevirerek sordu:
- Sacini ihtilalde, halk icinde, devlet yonetiminde, burokraside
agartmis dostlarim...
Soyleyin bakalim halkin yonetime bas egmesi, kayitsiz sartsiz itaat
etmesi icin yoneticiler ne yapmali, nasil
FİLİSTİN'DE OKULA GİDERKEN
Yolculuk böyle başlar Hebron'da, Çocuklar sabah okula giderken kontrol noktalarından böyle geçiyor.
Askerler çocukların duvarı geçmesini engelliyor ve "eve dönün!" diye emrediyor...
Çocuklar askerle mücadele ediyor ve kontrol noktasını
geçmeye çalışıyor...
Küçük çocuklar bile ellerinden geleni yapıyor, ancak boşuna... Sonunda cadde üzerindeki kontrol noktası yanında
derslerini yapmaya karar veriyorlar.
İnanılmaz bir cesaret
Annesi Tarafından Ormanlık Alanda Bir Çukura Terkedilen Bebeğin Yeniden Hayata Dönüşü...
Bnce böylelerine insan denmemeli bunları gördükçe insanlığımdan utanıyotum.Bunlarda Allah korkusu acıma yokmu ne biçim bir yaratık bunlar ya
Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi.
Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu
bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.
Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl
olduğunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep..
“Bomba gibiyim.” Jerry bir doğal motivasyoncuydu...
Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse,
Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.
Bu tarzı fen
Sancak Türk Ordusunun şeref timsalidir son neferi şehit olana kadar düşmana teslim edilemez.Ve öylede olmuştur;
Aşağıdaki fotoğraftaki sancak dünyadaki tek esir Türk sancağıdır.Türk ordusunun 57. Alayı'nın sancağıdır. Sancak Türk Ordusunun şeref timsalidir son neferi şehit olana kadar düşmana teslim edilemez.Ve öylede olmuştur;
Resimdeki sancak, Çanakkale Savaşı’nda son erine kadar şehit olan Kahraman 57nci Alay'ın Sancağıdır. Hâlen Melbourne-Avusturalya müzesinde sergilenmekte olan
Kendini bildi bileli mor menekşeyi çok severdi. Çocukluğunun geçtiği
iki katlı evin bahçesinde bahar geldiğinde mor mor açar, mis gibi kokarlardı. Annesi mor menekşeleri hep duvar kenarına dikerdi. Gölgeyi sever menekşeler derdi. Oysa; öğretmeni bitkilerin güneş ışınları ile fotosentez yapığını anlatmıştı onlara. Bitkiler güneş ışığına muhtaçtı.
Mor menekşeler ne tuhaf bitkilerdi...
- "Her bitki güneşi severken, onlar neden gölgeyi tercih ediyorlar?"
diye düşündü, durdu Hande...
Küçük, ufa
Akşam yemeğinden sonra erkekler, sigara içme salonunda konuşuyorlardı. Söz ettikleri konu, ölenlerin geride kalanlara bıraktıkları değişik ve acayip miraslardı. O sırada, ünlü bir noter ve usta bir avukat olarak tanınan Mösyö Le Brument söze karışarak, "Korkunç şartlar altında kaybolan bir mirasçıyı arıyorum. Bu, basit fakat acı dolu bir dramdır. Her gün olabilen, ancak şimdiye kadar tanık olduğum en korkunç olaylardan biridir" dedi ve anlatmaya başladı:
Yaklaşık altı ay önce, ölmek üzere ol
Bayezid-i Bestamî hazretleri. Büyük velilerden. Bir gün tımarhanenin önünden geçiyor. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüyor:
-Ne yapıyorsun?
Hizmetçi:
-Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum.
-Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin?
-Hastalığını söyle.
-Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum..
-Ben günah hastalığından anlamam... Ben delilere ilâç hazırlıyorum..
Parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli,(!) Bayezid
YORUMSUZ...............
A Tarih; 26 Şubat 1992
Yer; Azerbaycan, Hocalı
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı.
Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı... Ermenile
Çoğumuz okulun ilk bir kaç yılının hayatımızın tümünü etkileyebileğinin farkındayızdır. Hayattaki başarımız ve kendimize güven açısından genelde hayati önemde olduklarını biliriz. Joe'nun ana babası da istisna değildi. Joe'nun kafasına sevgi ve şefkat dolu bir aile yaşamı olduğunu; yaşadığı deneyimlerin heyecan verici ve zenginleştirici olduğunu; okuma yazma bildiğini ve ona kadar sayabildiğini kazıyıp durdular.Artık birinci sınıfa hazırdı. Okula büyük bir hevesle gitti. Sınıf arkadaşlarını sevd
Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler.
Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu,
"insanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?"
"Evet!"
"Ne öğrendin peki?"
Oğlu cevap verdi,
"Şunu gördüm: bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa
Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin
eşeği, kuyunun birine düşmüş. Niye düşer, nasıl düşer sormayın.
Eşek bu. Düşmüş işte.Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak dökülmüştü.
Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm.Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde. Ayıptır söylemesi, anırdı yani.Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.Zavallı eşeği kuyunun dibi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin test yayını yaptığı Şehir Rehberi, Google Earth’ün bir benzerini İstanbul’a uyguladı. Test yayını yapan rehberin, önümüzdeki ay tamamen hizmete girmesi hedefleniyor.
Aşağıdaki linke tıkladığınızda ekrana gelecek olan haritanın sağ üst kısmındaki ARAMA MENÜSÜNE tıklayın ve adresinizi girin.
^^^^TIKLA^^^^
Bir çift,hafta sonunda balık avlayabilecekleri bir göle giderler.
Erkek alaca karanlıkta balığa çıkmasını,karısıda kitap okumayı severmiş.
Bir sabah adam saatler süren balıktan sonra eve dönmüş ve uyuya kalmış
Bayan etrafı fazla bilmemesine rağmen tekneyle açılmaya karar vermiş.
Kısa bir süre kürek çektikten sonra demirlemiş ve kitabını okumaya başlamış.
Kısa bir süre sonra gölün bekçisi botuyla belirmiş.
Bayana seslenmiş : ''günaydın hanımefendi burada naptığınızı sorabilirmiyim.?''
''Ok
Macaristan’ın Osmanlı idaresinde kaldığı 150 sene içindeki Budin valilerinin en meşhuru, Sokullu Mehmet Paşa’nın amcaoğlu olan Mustafa Paşadır.
Akıncı yiğitleri arasında “Paşababa” diye meşhur olmuştu.
Kapısında bine yakın yiğit beslerdi.
Bir bora, bir kasırgaya benzeyen bu serdengeçtiler, birçok kale ve palanga fethetmişlerdi.
Bunların içinde Filek Kalesi’nin fethi ise eşsiz bir kahramanlık destanıdır.
Filek Kalesi, yüksek ve kayalık bir tepenin üstünde kartal yuvası gib
AYAKKABICI, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir
çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor
ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük
bir
dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini öntarafa koyunca, çocuk
vitrine
doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem
de güçlükle.. Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol
kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden