Şeyh Galib meşhur mesnevisinde 'Hüsn'ü bulmak için yollara düşen 'Aşk'ı mumdan bir gemiye bindirerek ateş denizinden geçirir.
"Mumdan bir gemiyle ateş denizini geçmek de ne ola ki?" diye yormayın zihninizi. Bu akılla kavranabilir bir keyfiyet değildir. Ve bu öyle bir manzaradır ki aklı gözünde olanlarda temaşa zevki dahi uyandırmaz.
Bu tür muammaların hakkından ancak gönül gelir. Öyle ya ateşi gülşene çevirmek için İbrahim İbrahim olmak içinse kainatı gönlün sorgusundan geçirmek gerek. İ
Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa
ben koca bir hayat sığdırdım...
Beni sevmemene isyan edip kaçmak,
sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak,
ruhumun en büyük yanılgısıydı...
Hayat bana en acımasız yüzünü
sevgini inkar ettiğim zamanlarda gösterdi...
Ve şimdi asıl olmam gereken yerde,
hayata başladığım yerde,
kalbindeyim...
Vazgeçilmez oluşunun sırrı bu işte:
Senin olmadığın yerde ne olduğunu biliyorum...
Bir tek seni sevdiğim doğruydu.Sen beni dışladığından beri beni se
Sana uzaktan bakıyorum. Sana bakmak inanılmaz mutlu ediyor beni. Sen gidince aklım da senin peşinden sürüklenip gidiyor, yüreğim de.. Yanında biri mi var, ona bir şey mi söylüyorsun, onunla gülüyor musun.. içim yanıyor. Ama senden sonra gördüğüm o insan birden senden biri oluyor. Senin baktığın her yer artık güzel, senin konuştuğun her insan, özel oluyor.
Sen evine şu yollardan gidiyorsun. Ardından yürüyorum. Beni fark etmiyorsun. Önünden geçtiğin evlere, gölgesinde yürüdüğün ağaçlara, her
DEVRİM
Temiz kalan tek yerdir devrim
bütün bir yıl
kirlenen duvarda
ama görebilmek icin
asıldığı çividen indirilmelidir
yapraklari biten takvim
Zorbalara direnmektir devrim
bir çocuğun
annesinin çantasından aldığı paraları
altına gizlediğini
söylememiştir dövülen
hiçbir halı
İçinde yaşamaktır devrim
dikiş kutusunun
ve toplu iğneler gibi
bir arada olmayı gerektirir
karşı koyabilmek icin zulmüne
makas denilen patronun
Gece ışıklar arasınd
yitirdiğim bir şey var sende arıyorum
yüreğim madenci feneri yol uçurum
yaklaşma diyorsan peki umudum
bir daha kimseden sormayacağım seni
söz olsun...
akrep tutmuş gibi kirpiklerinin ucundan
beni görünce üşüyorsun, tamam
uğramam bir daha kamçılasa da kan
sana kör bakacağım görmeyeceğim seni
söz olsun...
dağlara doğru uçan kuşlarla
tüm sırları çözülmüş nemli düşlerle
öfke çiçekleri getiren kışlarla
korkma, yokuşlarda yormayacağım seni
söz olsun...
kurtlar gibi ulusa da gön
Canım İSTANBUL
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
MÜSLÜMANLIK NERDE BİZDEN GEÇMİŞ İNSANLIK BİLE...
Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile...
Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nâfile!
Kaç hakikî Müslüman gördümse: Hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!
İstemem dursun o pâyansız mefâhir bir yana...
Gösterin ecdâda az çok benzeyen bir kan bana!
İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yâdigâr!
Çok değil ancak! Necip evlâda lâyık tek şiâr.
Varsa şayet, söyleyin bir parçacık insâf
Kastamonu Lisesi'nin orta kısmında okuyan iki öğrenci, T.B.M.M'nin açtığı İstiklal Marşı yarışmasına katılma kararı alarak, birer şiirlerini gönderirler. Bir süre sonra iki öğrenciye de Milli Eğitim Bakanlığından teşekkür yanıtı gelir, ama bir farkla; birinden 'bu yolda devam etmesini' istiyor ve de başarılar diliyorlardı!
Yaşamdan Dakikalar'da, İstiklal Marşı'nın kabulünün 86. yildönümü için Nebil Özgentürk'ün hazırladığı kısa belgesel öyle ilgi gördü ki, okurlarım hâlâ "Tüm bunlar dogru mu
bugüne kadar izlediğim diziler içinde en sevdiğim dizidir...kadirle gülbeyaz'ın birbirlerini sevmeleri ama bunu kendilerine bile itiraf edememeleri,iki aile arasındaki düşmanlığın aşklarına gölge düşürmesi ve en sonunda aşkın galip gelmesi...herşeyiyle çok güzel bir diziydi...burdada sevdiğim sahneleri sizinle paylaşıyorum...
kadir ve gülbeyazın gizlice buluşması ardından rahmetli kazım koyuncunun şarkısı..
PVIcqbgWK5g
kadir'in gülbeyaza aşkını itiraf ettiği kısım
cmJylLbV1mc
Hiçbir filiz kendi gölgesinden öte bir yerde ölümü tatmamıştır..”
Ey gözlerime bahşedilmiş mucize,
Ey yüreğime hediye edilmiş Cennet kokusu,
Ey nefesime serpiştirilmiş bir yudum taze hayat,
Kan ter içinde susuz dudaklarıyla ve semâya dönen dualarıyla “ bir avuç deryâ’yı “ dileyen bir Haziran Cumartesi vaktinden düşüyorum sen kokan bu satırları..Vaveylâ eden bir öğle saatinde bulunduğun yerin deli rüzgarlarında düşlüyorum seni..Deli esen rüzgara inat başını eğmeyen gözlerine b
Sevgilim..
yetimim benim,
aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken..
kapılar kapalı, dünya buzlu can
uyuşmuş gözlerimin önünde
hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan..
ikimizin yerine dinliyorum
sevdiğin şarkıları
siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
gömleklerini, kazaklarını, kokunu
senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
gün boyu elimde kahve fincanı..
kapıyı açmıyorum
telefonlara çıkmıyorum
başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların..
Sevgilim,
y
Bir Mezar Taşı Var Başucunda
Doğuştan kalbi delikti Yıldız’ın
Annesinin gözleri önünde günde güne eriyordu
Ana yüreği kaldıramıyordu bunu
İyileşmesi için dua ediyordu Rabbine
Bir umut ışığı doğmuştu ameliyat olacaktı
İyileşip annesinin kollarına koşacaktı
Daha bir umutlu olacaktı yarınlar
Annesi okuyacağı okulları bile şimdiden düşünmüştü
İyi bir gelecek annesine yakışan bir kız olacaktı Yıldız
Olmadı.. Olamadı..
Hayallerin, düşlerin, umutların üstünü kara toprak kapattı
Yıldız am
Dön
Arkanı dönme yüzünü dön bana
Aştan, ekmekten, sudan ziyade
Muhtacım sana
Beni bu dünyaya
Niçin saldığının farkındayım.
Önce
Bezm-i elest'te yüzleştin ruhumla
Sonrası mühürlü bir damla
Toprak, su, ritim ve nur
Baştan sona evrensel bir mâcera
Hâlime güldüğünün farkındayım.
İrinli
Bir çıban gibi sürdürürken varlığımı
İçimde senin aşk tohumun yeşerdi
Çimdikleyip deştin çıbanımı
Anladım noksan yanımı
Yüreğimin sağaldığının farkındayım.
Yakam
Her zaman senin elinde
Aşktan evler
Yel savurur dalga çalar
kumdan evler kurmayalım
yıkılmayan yapı mı var
taştan evler kurmayalım
gel kadınım
aşktan evler kuralım
ufkunda gülüşün açsın her sabah
lacivert gecelerde ay doğsun bakışların
duvarı dünya olsun
tavanı gökyüzü
her an
patlayan bir tomurcuk aşkın dalında
ne dün- ne yarın...
nerede olursak olalım
yürekten bağlı kalalım
gül diye büyüttükçe yürekte hüznümüzü
hükmü yok ayrılıkların...
Adnan Durmaz
Hayaller
Sen bu kadar güzelleşirken
Tabii ki bahar geldi sanıp çiçek açar ağaçlar
Çocuklar gibi pür neşe bir rüzgar
Kocaman dalgaların önünde bir dalgakıran olur bakışların
Sert
Ve fakat içten gülümsemeli
Dağlarda eriyen karlar nehirlerle denize ulaşırken
Sana hala söylenmemiş sözler aramakla meşgulüm
Tarifi imkansız diyarlardan
Dizilmesi imkansız sözcüklerle cümleler kuracağım
Seni seviyorum dediğimde patlayan tomurcukların üzerinde bir çiy damlası gözlerin olur
Bir hayal bu
Acı Şiir
Bir yerleriniz yaralanmıştır mutlaka, ya düşmüşünüzdür çocukken, ya da incinmişinizdir aşıkken
Kapanmaz sandığınız ne yaralar kapanmıştır
Durmaz sandığınız ne kanlar pıhtılaşmıştır kabuk bağlayıp
Hani efkar bir sis gibi çöktüğünde başınıza
Bir yüz ararsınız
Tüm yüzlerle yerdeğiştiren gözlerinizde
Yaranızı kanatan
Hep ağrıyan yerinize değmek istercesine
Mazoist bir duygu çöreklenir beyninize
İşte o zaman
Yalnızlığın atlıları
Boşanıp dizginlerinden
Kar
Dostları Olmalı İnsanın
dostları olmalı insanın,
aynen gemilerin limanları gibi
zaman zaman uğradığın
yükünü boşalttığın
dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda
sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
geri döneceğin günü bekleme umuduyla
bazan rüzgara o açmalı yelkenini
yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla
halatlarını çözmeli
seni çok
ama çok özlemeli
dostları olmalı insanın,
ermiş, bilge hayatı ezbere okuyabilen
düşünmediklerini düşündüren
seni bir cambaz ipinde gü
Kim Olduğunu Bilmediğim Birine...
Karşılıksız aşkının zehrini taşıyordu bana
Kokusu sinmişti inatçı ruhuma, kitaplarıma, ellerime...
Öyle çok öpüşürdük ki,
Ağzının tadıyla yerdim yemeklerimi...
Öylesine inanıyordu ki dünyadaki son aşkla beni sevdiğine,
Bir gün ansızın korkunç bir özlem duymaya başlamıştım
Kim olduğunu bilmediğim birine...
Şimdi ağzımda karşılıksız aşkın o aç tadı...
Karşımda o...
Yine hüzünlü, yine yenik...
Ama eşitiz artık,
Damarlarımızda karşı
GİZLİCE SEVGİLİM
Rüyalar bile geceleri bekler
Gizlice görünmek için
Yüreğimdesin, saklısında içimin
Gizlice sevgilim
Kimse bilmesin üzgünlüğümü
Taşırım ölümüm gibi bu duyguyu
En gizli kuytularında ömrümün
Bir yer var gizlice sevgilimin uyuduğu
Gizlice sevgilim, yaşam kadar acı
Canımı tutuşturan özlem gibi
Özlüyorum derin yokoluşta
Gizlice sevgilimi
Ataol BEHRAMOĞLU
İNSAN BİR KERE ÖLÜR
Her bulduğum yerde yitiriyorum seni
Yanıbaşımda öldüğün oluyor kimi gün
Ya da ben ölüyorum sessizce gözlerinde
Bir yaprak kımıldıyor hafiften
Bu sessizlik bir kasırga başlangıcı
Kükremeye hazırlanışı denizin
Bu aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı
Bu bir yerde erimek
Apansız yok olmak belki de
Ve sonra susmak, susmak yüzyıllar boyu
Beni unuttuğun bir uzak çizgide
Tuvale sürdüğüm boya değil artık
Kırmızı kan rengidir gözlerimin
En karadan dah
Bulanık Suların Balığı
Madem ki farkına varmakta geciktin.
Şimdi tutmalısın yasını.
Bundan alınacak dersin var mı bilmiyorum.
Bende senin gibi derslerden kaçıyorum.
Her yaranın her durumun ve
her olmaz olsunun ilacı,
ilaçların babası.
ZAMAN!
Kaçma ne dersten ne aşktan ne işten.
Hayat kolay mı yavrum?
Dünyada bir kaya parçası olmak bile bir sorumluluk.
Sen insan olmayı ne sandın?
Hayatı hüzünlü bir şarkı gibi yaşıyorum ben;
ölümü, acıyı, yalnızlığı...
Karlı sabahlar İst
Adı Konmuş Ayrılığın
Ben o eski ben değilim, çok değiştim elde değil
Ben o eski ben değilim, yüzüm gülse içim zehir
Ayrılığın sürükleyip kıyılara vurdu beni
Kaybedenler kumsalında her gün ağlıyorum
Akan yıllar sürükleyip kıyılara vurdu beni
Kaybedenler kumsalında seni bekliyorum
Esti rüzgarlar
Bir şiir oldun dudaklarımda
Tarih olmuş şarkılarda
Hep seni söylüyorum
Adı konmuş ayrılığın çok iyi biliyorum
Seni hala seviyorum
Günü geçmiş bir sevdayız çok iyi biliyorum
Seni h
Nostalji
yürekleri dağlayan keşke
hasret olsa, eski dostlara atılan
bir gönül köprüsü,
taşlanmış yüreğinde
memleket kokusu,
avuçlarının içinde unutulmuş
yıllara meydan okuyan
toprak kırıntısı olsa
hasretini gideren!
her taşın altından çocukluğun çıksa,
her sokakta anılar uyansa,
ağaçların gölgesinde
kırılmış aynalar, yollarını kapatsa,
memleketi hatırlatsa!
göbek bağı kesilmiş
işte bu topraklarda,
bir gurbet, bir de memleket bildiğin
yıllarca.
bir gün yok olur
ayakl
GİZLİ ÖZNE
Yaşadığım her acının sonuna
Mutlaka iliştiriyorum seni
Cümlelerimin en görünmez yerine
Her derdimi anlatıyorum
Ve alamıyorlar ismini ağzımdan
Saklanıyor anlamın kelimelerimde
Hep yaşadığımı
Anlayacaksın okuduğunda
Hüzünlerim eğitildi çünkü
Kalbinin anaokulunda
Hataydı
Bırakmak sana korkusuzca
Aşkımın çocukluğunu......
CEYHUN YILMAZ
MAVİ MAVİ SEVDİM SENİ
Bir tek şeyi unutma
seni sevdim ben
kalbim şimdi bir sokak çocuğu
kelebekleri göç etti gönlümün
ıssızlaştı hayat sanki
sanki sabahı eksik şiirlerimin
sanki gecesi hep kanayan bir yara
ve sanki artık hep kanayacak
ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim
çare yok ağlayacak
Bir tek şeyi unutma
seni sevdim ben
kapıları kendime ben açamadım
ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni
ter içinde takvimler
istasyon öksüzlüğünde gözyaşım
düşünüyorum da sen