Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan
Yeni bir hayata, atlamak isteyip de kıyısında dolaşanlar için,
kamburken dik durmaya çalışanlar için,
sıkıp sıkılanlar, sıkanlar için,
isteyip gidemeyenler yapamama korkaklıgında olanlar için,
fena şeyler düşünüp korkmayanlar için,
takmayanlar için,
küçük harfleri sevenler için,
büyük sözler söylemek değil,
hayata dair bir deepnot düşmektir hayat...
Eski zamanlarda Hint Imparatoru, satranc oyununu yaninda bir mektup ile hediye olarak Pers İmparat
Cevabı uzun ama erkek egemen toplumlarda çok normal. Adeta bir kural.
Televizyonla beslenen, medyatik refleksli toplumumuzun bazı erkekleri, gücün ve iktidarın karşı cinse geçmesi halinde çıldırıyor. Bir aşağılık kompleksi durumu yani cennet anaların ayakları altında deyip, kadın döven zavallıların düştüğü acizlik...
Erkek hep zeki kadından hoşlanır ama zamanla bu zeka yarışında yenilince kızar, küser ve ağlar. Tıpkı yenilgiyi hazmedemeyen bir çocuk gibi. Zeki kadınlar erkeklerin çocuk
Adı daima aşk olarak kalacak
Hep yürekte
Hep seslenişte
Aşk acı verecek
Yakacak
Aşk sevda bağıracak
Sessiz gecelerde arkadaş
Bilinmezlikte alev olacak
Hare hare büyüyecek
Santim santim ölçülecek
Bazen klavyenin tuşunda
Bazen saçının bir kıvrımında
Havada soluk
Yağmurda damla
Müzikte tını olacak
Hep olacak
Olumsuzluklarda
Doyumsuzluklarda
Erişilmezliklerde
Daima olacak...
10/10/2009
İçimdeki sessiz çığlığımmm yeter artıkk ....
s...u...s...t...u...m...
susmak bazen en güzel cevaptır...
susarsan dağlar devirirsin...
susarsan sen olursun...
sevdiğini mi söylüyor...
sus...
çünkü birgün o zaten susacak..
konuştuğuna pişman olacaksın...
seni istediğini söylüyor öyle mi?
sus...
çünkü birgün senden vazgeçtiğini söyleyecek...
senin için öleceğini mi söylüyor?
sus...
çünkü birgün baldan da tatlı olacak canı...
senden
Küçük bir erkek çocuk, annesine sordu:
"Niçin ağlıyorsun?" "Çünkü ben kadınım." Diye cevapladı annesi.
"Anlamadım!" dedi çocuk. Annesi, çocuğu kucaklayıp
"Hiç bir zaman anlayamayacaksın!" dedi.
Babasına "Baba, annem niçin ağlıyor?" diye sordu.
Babanın cevabı: "Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilen yapıdadır" oldu.
Küçük çocuk büyüdü, yetişkin adam oldu,
halâ kadınların niçin ağladıklarını keşfedemedi.
Nihayet öldükten sonra cennete gittiğinde Allah'a sordu.
" Allahım !" dedi:
"
Birgün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını keserken baltasını suya düsürür.
'Aman tanrım' diye bağırdığında bir peri belirir ve
'Ne diye bağırıyorsun?' der.
Ormancı baltasinı suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler.
Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir. 'Baltan bu muydu?' diye sorar. ormancı'hayır' diye cevaplar.
Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile
te
Umurumda değil derdin bir zamanlar
Acı da, aşk da, çocuklar da
Yıllar sonra şimdi diyorsun ki
Acı değil ama
Çocuklarla aşk umurumda
Çocuklarla aşk
Çünkü bir insanı hayata bağlar
Öyleyse umurunda her şey
Yani karının baş ağrısı
Ve afişlemeye giderken sen
Üstelik elinde elması da varken
Kızının arkandan ağlaması
Eskiden derdin ki
Ansızın ölüversem bir kazada
Umurunda değildi ölüm de hayat da
Gerçi ölüm şimdi de değil ama
Yaşamak korkunç umurumda
Örneğin kahvaltı dahi
Etm
Hayata hiç isyan etmeyin.
Öncelikle şunu kabul edin, hayat adil değil.
Hiçbirimiz, hiçbir canlı eşit yaratılmadı.
Başımıza gelenler de eşit değil.
Önce hayatın adil olmadığını kabul etmelisiniz.
İşine akıl erdirebildiğiniz bir Tanrı, Tanrı değildir.
"Guguk Kuşu" filminde Jack Nicholson akıl hastanesinde çok ağır bir
mermer havuzu kaldırabileceğine dair diğer hastalarla iddiaya girer
Yüklenir ve havuzu kaldırmaya çalışır, kaldıramaz. Diğer hastalar
onunla alay ederken bi
Günün en önemli olayı Kafama kuş pisledi. Gittim hemen bir sayısal büfesine. Abi sayısal, loto, toto, moto, piyango bileti ne var ne yok oynanacak , alınacak ver bana dedim. Adam güldü abla dedi hayırdır. (bu arada abla demesine de çok bozuldum ya neyse ) Hayırdırmıdır şermidir bilinmez ama ne olur ne olmaz alayım ben dedim. Bakalım sonuç ne olacak. Zengin mengin olurum belki dimi ama. Aldım elime bi tomar kağıt parçası hayal alemine dala dala geldim eve. Pek bir hayal kurar oldum ya bu arala
Bazı şarkılar vardır....
dinlerken o şarkıda erirsiniz yok olursunuz...
Sizi bir yerden alır bambaşka bir dünyaya götürür...
ayaklarınız yerden kesilir dinlerken...
bir sevda yeli gibidir heyecanlandırır....
Her enstruman sizin duygularınızı seslendirir sanki...
her nefes soluğunuz olur....
her parmak ucu yüreğinizin tellerine dokunur...
her vuruş daha coşturur...
gençken olduğu gibi deli akmaya başlar kanınız damarlarınızda...
herşey kıpırdamaya başlar...
eskiye dair ne varsa hortl
Bir kaç gündür açıyorum şu blog sayfasını iki lafın belini kırayım diye ama öyle zıttırıbıktan şeyler oluyor ki bir türlü bir yazıyıyı bitirip ekleyemedim. İlk seferinde yazdım yazdım durdum tam gönderecekken yazıyı, bir kaç yerde kelimeleri yalnış yazdığımın farkına vardım ve düzeltme yapayım dedim. Düzelteyim derken tamamen sildim Bir daha da uğraşmadım tabi...Çünkü konu aynı olsada yazdıklarım , kullandığum cümleler aynı olmayacaktı. Diğerinde yine başladım yazmaya, bu arada kardeşim aradı.
6 gündür kafamın içinde dönen bi şarkı var.
6 gündür kafamın içinde dönen kelimeler var, toparlayıp yazarsam iyi gelecek gibi...
tam 2 yıl 2 ay boyunca babamın isminin yanına yakışmayan o hastalıkla dövüştüm ben... Zira babam kanser olamayacak kadar güçlü bi adamdı, girdiği her savaştan çatık kaşları ve kocaman göbeği ile ve kusursuz bi galibiyetle çıkmıştı...En çok da buna üzüldüm bizi bıraktığında,zira o hiç yanlış yapmayan, hiç yanılmayan, her şeyi bilendi, çok güçlüydü...
Toktamış A
Hayli zaman oldu
Ne kadar uzaklaştık birbirimizden
Artık adını anmayı unutuyorum zaman zaman
Herşeye rağmen içimde kanayan bir yer var hala
Acısına alıştığım
Hatta garip bir zevk alır olduğum acı!
Seni özledim
En çok gözlerini
Sonra kokunu
Gözlerimi kapatıp, nefesime çekmeyi isterdim
Ellerimle keşfetmeyi
Seni...
Oysa ne çok korkuyorum
İçimi görmenden
Aklımı okumandan
Gardımı indirmiş sayılmamda
Kendimi savunacak değilim!
Masum bir hayal işte
Çocukça
ve oldukça aptalc
Öyle değil iste. Istiyor. Insan herseyi istiyor.
Hem de ayni anda... Nedir bu her ş ey?
Yaptığın işi, iyi yapmaya calışacaksın.
Kafa patlatacaksin.
Uyduruk kaydırık olmamasına ugraşacaksın.
Bu yeterince zor zaten.
Sabah aksam işle yatıp kalkman gerekiyor. Ama iste an geliyor, o da insani kesmiyor.
Insan, yatagına is dışında, baska seyler de almak istiyor!
Ee peki, âşık oldun diyelim. Sanki bir iliskiyi yürütmek kolay? O da inanilmaz emek istiyor.
Diyelim ki, iyi gidiyor.
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum.
Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi... Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla... Zamanla yarışılmayacağım, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve
Yerin seni çektiği kadar ağırsın...
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın...
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin...
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün...
Karşındakinin gördüğüdür rengin...
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa...
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun...
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin...
Sakın bitti s
Amerikalı bilim adamına göre 30 yıl içinde insan beyni kişiliği, anıları, yetenekleriyle birlikte bilgisayara aktarılacak. Daha sonra bu bilgiler androidlere aktarılıp sonsuza kadar yaşamak mümkün olacak.
HAYATINI insanlara yardım edecek buluşlar icad etmekle geçiren Amerikalı bilim adamı Ray Kurzweil, ’ölümsüzlük’ teorisinin tamamen gerçekçi olduğunu ve bunun 30 yıl içinde gerçekleşeceğini öne sürdü. Yeni teknolojileri icat edilmeden önce tahmin etmesiyle tanınan Kurzweil’in iddiasına göre,
Ateş, su ve ahlak bir yolda buluşmuşlar. Tanıştıktan sonra bir muhabbete tutuşmuşlar. Başlamışlar kendilerini tanıtmaya.
ATEŞ,SU VE AHLAK.......
Ateş başlamış söze.
Bendeniz ateş: Ben demiş aşığımdır kimi zaman karanlıklarda, kimi zaman soğuklarda ısınmaya sebebim. Kimi zaman güneşim, kimi zaman bir kor parçasıyım yakarım hoşuma gitmediğinde önüme ne gelirse. Çok iyiyimdir. Benden çok kere istifade edilebilir der ve ekler ateş. Fakat bir sinirlenirsem yakarım etrafımda ne varsa kimi zaman y
güvercinin telaşlı kanat çırpışındaki ses mi?
yoksa,
kelebeğin kanadındaki inadına sessiz bir çığlık gibi mi?
ya da, tuz-buz olan bir sırçanın
haykırışı gibi mi?
nasıl bir sestir ki, perişan eder bizi duyduğumuzda?
ne kalpler kırdık
bilmeden.. ya da bile bile......
ne setler koyduk aramıza bu kırılmış kalplerden de..
sonra aşmaya çabaladık durduk çok...
dokunmak istedik, ulaşamadık....
ulaşmak istedik, kendi ellerimizle kurduğumuz
setler engel oldu yi
Yürüdüğüm yollar..
Koştuğum yollar..
Üstünde uçtuğum..kimisinde süründüğüm..kiminin ortasında enlemesine uzanmışken,araçlar altında ezildiğim..
Kimi uçurumun kenarında,kimi güzel manzaralı,kimi taşlı,topraklı,kimiyse hepten patika.
Yine de,her acıya beni onlar götürse de vazgeçemedim bu yol düşkünlüğünden..hep bir aracın içinde,bir yolda olmalıyım,hep yolculuk etmeliyim.Bir yere ait değilim ben,hiç de olmadım,konmadan göçmeliyim..çoğunlukla yalnız olmalıyım; bazen kalabalık olabilir..
Çok uzun zamandır bloguma birşey yazmıyordum...Artık karar değiştirdim
Veee karşınızda ilk yazım
Herkesin hayatında evlere şenlik bir babaannesi, dedesi ya da ananesi vardır. Benim hayatımda ki evlere şenlik kişim de ananemdir. Bazen öyle şeyler söyler ki dakikalarca gülerseniz veya tamamen dumur olursunuz, cevap veremezseniz…
İşte ananemin incilerinden biri:
Ananem oldum olası kızıl saçtan nefret eder. Benim , annem ve teyzemin saçlarına mutlaka karışır. Her kuaföre g
varmı böyle muhteşem bir fotoğraf..Ne fotomontaj ne aldatmaca bu gerçek bir görüntü..Deniz nerede diyeceksiniz bu da İzmir'in başka bir harika tarafı..
İzmir'e yolu düşenlerin yada İzmir'de yaşayanların tasdikleyeceği gerçeklik...
Alsancak limanından kalkan bir transatlantik...
Büyük balıkçılar iş başında
Oğlum sabırla avını beklerken
Ve sabreden dervişşşş...
Ama kediler her zaman ciğer yiyemez biliyorsunuz ki..Selen ve yakaladığı torba..
Ayvalığa günü birlik turumuzdan..Benim bildiğim eskiden şeytan sofrasında dilek ağacı yoktu Zaten görmeyeli dilek ağacına bağlanan kumaş parçalarının yerini kağıt mendil yada kolanyalı mendil almış..
Kızımın dileği pek çokmuş,ağacın başından zor ayırdık..
Bu biskrem,oğlumdan köşe bu
AI (Yapay Zeka) Kendi Aklını Geliştirip İnsan Kontrolünden Kurtulabilir mi? İşte Bill Gates'in Cevabı
Microsoft'un kurucu ortağı Bill Gates, son zamanlarda OpenAI ve ChatGPT'nin öne çıkmasıyla dalgalanan yapay zeka devrimine daha fazla ışık tutuyor.
Ne Oldu: Gates, Financial Times'tan Gideon Rachman'ın bir noktada yapay zekanın kendi başına bir zihin geliştirebileceği, ne yapılacağı konusunda kendi fikirlerine sahip olabileceği ve insan kontrolünden kaçabileceği fikrinden endişe
Bu konuda bbcearth bir makale gördüm onu da buraya aktarıyorum
Doğuştan gelen bir ahlaki pusula ile mi doğuyoruz yoksa büyüdükçe geliştirdiğimiz bir şey mi?
İnsanların iyi mi yoksa kötü mü doğduğu yüzyıllardır filozoflar tarafından tartışılmıştır. Aristoteles, ahlakın öğrenildiğini ve “ahlak dışı yaratıklar” olarak doğduğumuzu, Sigmund Freud ise yeni doğanları ahlaki boş bir sayfa olarak kabul etti. “Sineklerin Tanrısı”nı okuyan herkes, çocukların bir tarikat başlatmak ve vahşice birbi
Ben admin'in yazısını okudum ve yazıyı bir erkek olarak yazdığını düşünmüyorum. Onu erkek olduğu için hemen yazıyı kadın-erkek ekseninde algılayarak yazısını kadın açısından sorgulamanız biraz garip olmuş. Yazıyı yazanın belirtmediği bir yönü sanki ona mal ederek konuyu başka bir yöne çekmişsiniz gibime geliyor.
Sevgimle
Kötü Doğmak Mümkün mü? Tabii ki, evet. Mümkün.
Bir cocugun "child prodigy" olarak doduguna kimse itiraz etmez, Her gün rast geldigimiz, bebeklerin üstün kabiliyetlerle dogdugunu kabul ediyoruz. Harika cocuklarin olağanüstü yeteneklerini goruyoruz. Ornek. Musical prodigy, müzik dehası. Bu yetenekler dogustan geliyor.
Peki, iyi olani kabul edip, neden kötü olanin mümkün olmadigini dusunelim? Mantikli dusunmek gerekir.