Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan
http://www.youtube.c...h?v=mGSiXf0zxJE
Bu ara ölümü fazlaca düşündüm galiba...Zaten her yıl bu ay da boynum bükülür benim...11 yıl önce babaannem ve dedemi bu ayda dört gün ara ile kaybettim...Onları koca yıl hala evlerindeymiş gibi düşler teselli ederim kendimi,bu düşünce özlemimi biraz olsun hafifletir...Ama bu ay geldimi gerçek, bir şamar gibi şaklar suratıma...
Ölümü fazlaca düşünmemin bir sebebi de, ben ve oğlumun birkaç hafta önce ciddi bir kazadan şans eseri kurtulmuş olmamız,b
Babamı toprağa verdikten iki gün sonra...onun mezarını en iyi görebileceğimi sandığım yere çektim arabamı...Geceydi...yalnızdım..ve mezarlık kapkaranlıktı...
Mezarlığın çevresindeki evlerin ışıkları ve aydınlatma direklerinin lambaları bile hiç bir ışık yansıtamıyordu bakmak istediğim yere...
Ürperdim...''korkuyorum baba'' diye fısıldadım karanlığa...
Evet... korkuyordum ve artık babasız biri olduğumu olanca ağırlığıyla iliklerime kadar duyumsuyordum...
Kimsesizlik ve yoksunlu
Soluk bir kelebek kanadında düş büyütmek gibi merhaba..
merhaba; uzak ülke rüzgarlarının serinliğine bıraktığım mavi şal, merhaba sana.
Yine kağıtla, kalemle merhaba ruhumdaki yalnızlığına..
Yeni bir eklendi yaşamışlığıma , yine bir yıl biterken.
henüz dağıtmadı güneş saçlarını ,semanın yüzüne..
Sarı siyah gökyüzü bu yüzden : arada kalmanın resmi bu olsa gerek doğanın tualinde ;sabaha inat karanlık , geceye inat aydınlık..
Loş bir gölgeyim kararsızlığında göğün, ya var ya yokum biraz
Bu gece ne kadar da yanında olmak istedim... Seni yıpratan her ne varsa onları her bir köşenden çıkarıp, şeytanın kazanında sonsuza dek kaynatmak istedim... Ama biliyorum ki, asla istediğimde yanında olamayacağım... Ne kadar da korkunç gözüküyor değil mi... Bense bu lanetin tadını çıkarıyorum işte!.. Kar yağan tepelerde, metrelerce beyazlığın altında kardelenlerin varlığını hissederek savuruyorum buzdan saçlarımı... Tipinin nasırdan ellerini senin dokunuşların diye tenime değdiriyorum... Gözleri
Sen bu mektubu okuduğunda
ben yeni başlamış olacağım yazmaya.
Gözlerin ilk satıra düştüğünde
kalemim daha yeni değmiş olacak kağıda.
Senbir pazartesi akşamına karartırken günü
bense henüz uyanmış olacağım.
Ve penceremden senin pencerendeki
akşamı izleyeceğim.
Sonra sen, benim seni izlerken yazdığım satırlara
sarılıp yatacaksın.
Uyanacaksın.
Yıkayacaksın yüzünden pazartesiyi.
artık yaşanmamış yepyeni bir gün olacaksın.
Okunmamış mektupların yasak sevdaların kentinden geldim ben;
Kavanozlara hapsolmuş kırılgan güneşlerin
Kimsenin birbirine dokunamadığı sevgilerin kentinden.
İçimde kocaman bir acıyla pek çok korkuyla geldim;
Ürkeklikle kırılganlıkla umutsuzluk ve çaresizlikle geldim.
Aylarca hüzünle dolaştı bu şehirde gözlerim
Yalnızlık ve açlıkla;
Sevgiye açlıkla.
Bir bir tanıdım bu kentin ıslak ve yağmurlu köşe başlarını
Gözleri yaşlı çıkmaz sokaklarını.
Her kaldırım taşına dokundum
Her ağacına sarı
ismini ilk duyduğumda lisede filandım, lakin önce haldun taner ve necati cumalı okuyup dönem ödevimi teslim etmem gerekiyordu, kaldırdım rafa o yüzden ÜÇ KURUŞLUK OPERA'yı... Ergen birey entellektüelliği uzun sürmedi tabi unuttum gitti bi kaç yıllığına, ünv.de tekrar ve bilinçli bi şekilde karşılaştık kendisiyle... o zamandan beri de bıramadık birbirimizi...
Kendisi modern zaman feylesofu, şair, oyun yazarı....
tabii günümüz tiyatrosunun, özellikle epik tiyatronun babası sayılan bertolt,
Yoksulluk ve yoksunluk aynı şeyler değil. Yoksulluk giderilebilir birşey ama yoksunluk ebedi olabilir...!
Aynaya baktığımda yüzümde korkunç bir olgunluk, sonsuz bir durgunluk, anlamlı bir bakış görüyorum artık. Ne kadar çok biriktirmişim meğer... Çok eskiden yılda bir kaç kez boşaltırdım tavanaralarımda kalanları, biriken tozlanan örümcek ağı bağlayan duygularımı... Şimdi hissizim... Morfin yutmuş gibi... Halsizim...
Geçenlerde hiç tanımadığım ve beni ilk kez gören biri "gözlerinizde k
Yağmurlu bir hava,insanın içini karartan,benliğindeki tüm sıkıntıları göğe yayıp içinden çıkılmaz hissi veren bir gün..
İçinizden;bu karamsarlık niye diyenleri duyar gibiyim..
Okuduğum bir haber,beni geçmiş yıllara ışınlayıp o anı tekrar yaşattı...
Puslu bir hava ve freni patlamış gibi yağan yağmur,evden çıkma isteği olmasa da beni dışarıya çıkaran gerekli işler...
Yaşamımda unutamayacağım sahnelere hazırlıksız evden çıktım.
Apartmanın kapısında şemsiyemi unuttuğumu farkettim
ŞAİRLER ŞEHRİNDE ROMANS
İşte gazeteci çocuk koşuyor yüreği nefesinde
Onun çığlığı haber gibidir okunur her keresinde
<Eyüp cinayetini yazıyor,ihtilali yazıyor..>
Anladın değil mi Ümit Yaşar, insan bir kere sevmeye görsün
Nereye gidersen git orda İstanbul
Beyazıt ta çarşı kapıda
Erenler dergâhına vardım da bir güz günü
Kokladım havayı bir İstanbul akşamı nargile yudumunda
Başım döndü gönlüm kudurdu
Gedik paşadan sahil el sallıyordu
Bir güz günü çına
Yazıklar olsun senin gibi evlada bi etimek tatlısına bi milföy hamuruna sattın iki dakkada kırk yıllık anneni. Modern gibi çağdaş gibi yengeye… Ne lan böyle onun yanında kibar gibi davranmalar filan, yengen yapınca süslü bişeyi çok sevinmeli abartılı tavırlar filan yakışıyo mu! Sekiz yaşında koskoca adamsın, o yokken ben vardım lan nankör! Şuna bak bi de selpakla tutmuş, nerde gördüyse selpağı öküz!..
Sen sanki etkilenmedin!.. Fırın poşeti’ni, aleminyum folyo’yuöğrenirken nasıl baktığını gör
Zaman akıyordu;ben susuyordum...
Sabahları vardı çocukluğumun;yalınayaktı düşlerim.Zaman zamandı tüm sevinçlerim;sevinçlerde şaşırırdı küçük bedenim.Titrerdim;üşürdüm,sıkı sıkı tutardım babamın ellerinden;korkardım büyüklerden.
Sabahları vardı çocukluğumun;bana ait bir odam olmamıştı o zamanlar.Annem beni "Kürtçe konuşurdu" hepimizin olan odamda;bense annemi "Türkçe düşünürdüm" elimdeki misketleri paylaşmamak için direnirken.
Sabahları vardı çocukluğumun;her akşam nedensiz ağlardım.S
GÜZEL ACI ÇEKERDİ BABAM
Prof. Dr. Ahmet İNAM
Bin dokuz yüz ellilerin sonlarıydı. İstanbul o yıllar tenhaydı. O tenha İstanbul'un tenha bir köyünde otururduk: Çengelköy'de. Şimdi yazlarını bile sonbahar gibi hatırlıyorum. O zamanlar sık sık vapurların yanaştığı iskelesinden denize bakarken gelivermişti kalemimin ucuna: "Nasıl saklarım sonbahar olduğumu?" Oysa o zamanlar on, on bir yaşlarındaydım. Bir anlamda ömrümün ilkbaharında bile değildim. Yaşlı çınarın, eski evlerin, tari
Bu hazin saltanatı, kendinin sanma...
Hepsini bırakıp, hiç olup söneceksin...
Ey insan, boşuna gururlanma...
Çıplak geldiğin gibi, çıplak döneceksin...
Tartışma adabını, tarzını ve bilgi birikimi çok takdir ettiğim sevgili Cyrano İnternet ve Derin İnsanların Aşkları konulu bir blog yazısı yazmış ve tespitleri gerçekten de çok doğru. Yazısını okuduktan sonra benim de uzun zamandır rahatsız olduğum bir konu olan internet devrimciliği üzerine bir kaç cümle yazmak istedim. Son bir kaç gündür evde olduğumdan bende fazlaca bir biçimde internetle haşır neşir oldum. Adı sol, sosyalizm, komünizm olan bir çok foruma göz atma fırsatım oldu. Ateşli tartış
Annem dedi ki;
-"Eee kolay değil anne olmak"
-"Evet" dedim kolay değil.."Hele ki bu zamanda"
-Kızım bilgisayarı bırakıp dersini yaparmısın...Seni kontrol etmeme gerek yok değil mi? Girdiğin sitelere dikkat ediyor musun?
-Bırak o cep telefonunu artık elinden,zararlı olduğunu bilmiyormusun!
-Oğlum,kızım okulda arkadaşlarınızı öpmeyin,ellerinizi sık sık yıkayın,domuz gribini unutmayın!
-Alp güvercinlere fazla yaklaşma, tamam onlara yem veriyoruz ama kuş gribi de var k
“Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden aydın bir adam varmış. Çalışmaya başlamadan önce sahilde bir yürüyüş yaparmış. Bir gün sahilde yürürken plaja doğru baktığında danseder gibi hareketler yapan bir insan silueti görmüş. Başlayan güne danseden biri olabileceğini düşünerek gülümsemiş ve ona yetişebilmek için adımlarını hızlandırmış. Yaklaştıkça bunun bir genç adam olduğunu ve dansetmediğini görmüş. Birkaç adım koşuyor, yerden bir şey alıyor ve yumuşak bir hareketle okyanus
Geceyarısıydı. Arabadaydım. Radyo Maydonoz'da Selim gazete köşelerinden internette yayılmış bir öyküyü anlatıyordu.Kulak kesildim:
"Bir sonbahar günü Londra'daki doktor muayenehanesinin bekleme odasında oturan adam, yaprakların dökülmesini hüzünlü bir gülümsemeyle seyrediyordu. Biraz sonra muayene odasında doktor, teşhisi açıkladı kendisine:
"Bay Winkelman beyninizde bir ur var. Hemen ameliyat olmalısınız."
Yüz hatları gerildi Winkelman'ın:
"İngiltere’de bu ameliyatı yapabilecek dokto
AKP nin Kürtçülük açılımından bu yana CHP nin iç siyasette, -özellikle bu girişime karşı- gösterdiği performansın...gelecek seçimlere dönük beklentilerini olumlu yönde artırdığını düşünenlerdendim...
Nitekim iktidarın beslemesi olan kimi kamuoyu yoklamacısı kuruluşlar dahil,aynı işi yapan diğer kuruluşlarda yapılan çalışma sonuçlarının da bu yönde küçüksenmeyecek işaretler verdiğini herkes görüyordu...
Ama bir hafta içerisinde ve bir hata nedeniyle şimdi işler tersine dönmüş görünüyor...
..ve muhakkak ki bütün bunlar geçecek.
biliyorum çünkü ben bunları yaşadım sevgilim. yaşımın ardına saklanarak söylüyorum iddialı cümlelerimi. beraber olduğumuzda mutsuzluğumuz hep bundan. bilmemenin saflığındadır mutluluk. öleceğini bilsen kahkaha atamazsın mesela, onun gibi.
bilmemeyi çok istedim sevgilim. senin gözlerine ne yansıdı, hangi teşekkür gelmez kalbinden, hangi teessüfün aslında bir seramonidir, ne gerçektir ne değildir. zamanla bilmediğimi unuttum, farkındayım. düşünürken ne de a
Hani bazen
Elektrikler kesiliverir aniden...
Bir ateş ve bir muma ulaşmak için
Karanlığa rağmen emin adımlarla ilerlersin...
Sağa sola çarpmadan,takılıp düşmeden
Kör karanlığa rağmen ulaşırsın ateşe ve muma...
Çünkü etrafında neler olduğunu bilirsin ezbere...
Bazen de
Kör olursun aydınlıkta...
Bildiğin bütün ezberleri unutmuşsundur...
Önünde ki eşyalara bile takılıp düşersin...
Pencerenden göz kırpan güneş bile güler haline...
Ve o zaman;
Bakınırsın etrafına
Bir değnek ararsın
Sensiz yarım kaldım........
Sen gittin ben yalnız kaldım
Sensiz uyuyacagım bugece;
Sessiz aglarım
Sen gittin
Ben yarım kaldım
Yoklugun agır bir enkaz bıraktı ardında
Yanım boş kaldı
Odam karanlık
Yatağım soguk
Yalnızlık üşütür içimi
Sen gittin ben yarım kaldım
Geceler uzun sevdam hep hüzün
Sen yoksun bedenım hep yorgun
Sen yoksun sessiz bu dil
Ağlar bu göz...
Sen yoksun geceyi sabaha bağlar bu bekleyiş....
Gecede
Ne çok şey anlatır gözyaşları...Bazen söylenemeyen sözlerin sesi,bazen bir pişmanlığın diyeti,bazen de bir sevda nefesi...Sessizliğin çığlıklarıdır aslında gözyaşları...
Anlatılamayanı anlatmak ister karşısındakine...Eğer anlayabilirse...İnsanoğlu bir garip...Sevinir ağlar,üzülür ağlar,hasret çeker ağlar,kavuşur yine ağlar.Kelimeler kifayetsiz kaldığında,gözyaşları görev başındadır.Aslında ağlayabilmek büyük bir nimet...
Ve ağlamak taş kalpli olmadığımızı gösteriyor.Hala insan olduğumuzu, hiss
AI (Yapay Zeka) Kendi Aklını Geliştirip İnsan Kontrolünden Kurtulabilir mi? İşte Bill Gates'in Cevabı
Microsoft'un kurucu ortağı Bill Gates, son zamanlarda OpenAI ve ChatGPT'nin öne çıkmasıyla dalgalanan yapay zeka devrimine daha fazla ışık tutuyor.
Ne Oldu: Gates, Financial Times'tan Gideon Rachman'ın bir noktada yapay zekanın kendi başına bir zihin geliştirebileceği, ne yapılacağı konusunda kendi fikirlerine sahip olabileceği ve insan kontrolünden kaçabileceği fikrinden endişe
Bu konuda bbcearth bir makale gördüm onu da buraya aktarıyorum
Doğuştan gelen bir ahlaki pusula ile mi doğuyoruz yoksa büyüdükçe geliştirdiğimiz bir şey mi?
İnsanların iyi mi yoksa kötü mü doğduğu yüzyıllardır filozoflar tarafından tartışılmıştır. Aristoteles, ahlakın öğrenildiğini ve “ahlak dışı yaratıklar” olarak doğduğumuzu, Sigmund Freud ise yeni doğanları ahlaki boş bir sayfa olarak kabul etti. “Sineklerin Tanrısı”nı okuyan herkes, çocukların bir tarikat başlatmak ve vahşice birbi
Ben admin'in yazısını okudum ve yazıyı bir erkek olarak yazdığını düşünmüyorum. Onu erkek olduğu için hemen yazıyı kadın-erkek ekseninde algılayarak yazısını kadın açısından sorgulamanız biraz garip olmuş. Yazıyı yazanın belirtmediği bir yönü sanki ona mal ederek konuyu başka bir yöne çekmişsiniz gibime geliyor.
Sevgimle