..
"Nigâr-ı hûb-o şekker-bâr cûnest
Çerağ-ı dîde vu dîdâr çûnest"
Şekerler yağdıran o eşsiz güzel nicedir;
gözün, yüzün ışığı ne haldedir?
Nasıldır o gammaz bakış acaba;
ne âlemdedir o düzenbaz saçlar acaba?
Nasıldır o güzellik pazarının meşhuru;
ne haldedir o gül bahçesinin parlaklığı?
Gönlüm, sevgi yüzünden yaslara batmış, oturmuş;
sevgilinin gönlünde bize karşı bir sevgi var mı acaba?
Lûtfundan sevgilim dedi bana;
acaba o sevgili, sevgilisiz ne halde?
Görünüşte kullarını okşamada, hatırlarını almada;
acaba iç yüzde bu kulla nicedir?
İlk görüşte can bağışladı bana;
bağışta ne halde, hemen anladım.
O lûtfu iki kere yaparsa tekrarlayışta da
ne halde olduğunu, nasıl davrandığını anlarım.
O atlaslar giyinen siyah saçları, atlasa benzeyen
yanaklarının çevresinde nasıldır acaba?
Âşıklar hekimine bir daha sorun,
o hasta nerkis gözler nasıldır ki?
Acaba o Tatar nâfesi ne halde;
acaba o eşsiz Bulgar güzeli ne âlemde?
Acaba o gerçeğe ulaşma çizgisinin değirmisinde
yüzlerce pergel kıran güzel ne halde?
Ben zîr perdesinden ağlayıp durmadayım;
bir günceğiz olsun, o ağlayan ne halde diye sormaz.
Gönlüm, hırsızlama ona bakıyor; oysa beni çalmada;
acaba o, hırsızı sıkıştıran hırsız ne âlemde?
A dost! Seninle mağara dostuyum ben, bir kerecik,
nasıl yermiş şu mağara diye başını uzat da bak!
Seni bir göreyim de canımı feda' edeyim;
halka da görüş nasıl olurmuş, göstereyim.
Sözüme son yok; fakat söyleyiş ne şekil olurmuş,
onu gösterdim ancak.
mevlânâ
divan XXII
0 Yorum
Önerilen Yorumlar
Gösterilecek hiç bir yorum yok