ÖYKÜ
..
Geldi mi? diye sordu adam.
Hayır, dedi çocuk.
Yolu iyi gözledin mi? diye sordu adam.
Kapının önündeydim, dedi çocuk. Hiç ayrılmadım.
Hiç kimse gelmedi mi? dedi adam.
İlk sen geliyorsun, dedi çocuk.
Adam içeri girdi. Ceketini çıkardı. Çevresine bakındı.
Değişen hiçbir şey yok, diye düşündü.
Ocağın kıyısındaki odunları gördü.
Yeniden kapının önüne çıktı. Çocuğa,
Madem gelmedi, odunları kim koydu? diye sordu.
Ben, dedi çocuk.
Peki, dedi adam. Artık burda bekleme.
Ben kimseyi beklemiyorum, dedi çocuk.
Öyleyse niçin sabahtan beri burda, kapının önünde
oturduğunu söyledin bana? dedi adam.
Hiç, dedi çocuk.
Sustular-adam ve çocuk.
Burda durmamı istemiyosan giderim,
dedi çocuk.
Nereye? dedi adam.
Nereye olursa, dedi çocuk.
...............................................................
Kadın, öteden, ağaçların arasından çıkmış
eve doğru yürüyordu.
Garip bir yürüyüşü vardı. Sanki önünde
ya da ardında bir köpek.
Ama kadın yaklaştıkça çocuk gördü ki
köpek filan yok.
Kadın yalnız. Tek başına.Ama önünde ya
da ardında bir köpek varmış gibi tedirgin
yürüyor.
Çocuk, kuyunun yanındaki oturduğu taştan
kalktı.
Yaklaşmakta olan kadına, Nerde kaldın?
diye sordu.
Kadın çocuğa, Ne dedin? diye sordu
Çocuk kadına, Dayım seni çok merak etti,
dedi.
Kadın(çocukla burun burunaydı) saçlarını
geriye attı, göğsünü ileriye uzattı. Çocuk
kadından yayılan kokuyu içine çekti.
Kadın çocuğa doğru bir adım daha attı,
çocuğun başı döner gibi oldu.
Gözlerini kadına kaldırmaya cesaret
edemiyerek, Nerden geldin? dedi.
Ormandan, dedi kadın.
Çocuk gözlerini kadının gözlerine dikti.
Ormandan mı? Nasıl buldun yolu?
Daha önce gelmiştim, dedi kadın.
Ben seni ilk kez görüyorum, dedi çocuk
(Sesi titriyordu.)
Ben geldiğimde sen yoktun, dedi kadın
çocuğa doğru bir adım daha atarak.
Ama ben hep burdayım, dedi çocuk.
Öyleyse hatırlamıyorsun, dedi kadın.
Şimdi yan yanaydılar. Eve doğru birlikte
yürüyorlardı.
Terle karışık, o güne değin duymadığı
garip bir koku duyuyordu çocuk.
Kadın elini çocuğun başına götürdü.
Saçlarını okşadı.
Demek, sen hep burdasın, öyle mi?
Evet, dedi çocuk.
Peki dayın?
O da burda, dedi çocuk.
Kadın çocuktan gelen, ot, gübre, koyun
kokusunu çekti içine. Kaç yaşındasın? dedi.
Çocuk, Onüç, dedi.
Koca bir adamsın demek, dedi kadın.
Elini çocuğun dağılmış saçlarından çekti.
Kapının önüne geldiklerinde, kadın,
kilidin horozunu kaldırıp itti. Kapı açıldı.
Kadın bir adım attı. Sonra çocuğun girmesini
bekledi.
Çocuk, Ben girmeyeyim, dedi. Dayım
içerde.
Olsun, ne çıkar, dedi kadın.
Kazlara yem vermem gerek, dedi çocuk.
Bu saatte mi? dedi kadın.
Çocuk sorunun yanıtını vermeden
koşarak uzaklaştı.
Kadın kapıyı kapamadan bir adım daha
attı.
İçerde hiçbir ışık yoktu. Yalnız pencereden
süzülen günün son ışıkları.
Kadın bu loşlukta ilerledi.
Nerdesin? diye sordu.
Yanıt alamadı.
Hiçbir nesnenin görünmediği, hiçbir çiçeğin
kokmadığı, hiçbir ışığın ve ateşin yanmadığı
odada ilerledi kadın.
Uyuyor musun? diye fısıldadı.
Hayır.
Erkeğin sesiydi bu.
Sesin geldiği yöne doğru ilerledi kadın.
Erkeğin uzanmış olduğu döşeğin
başucundaki gaz lambasını yaktı. Lambayı
yükseltip erkeğin yüzüne baktı. Sonra
odada gezdirdi lambayı. Üzeri muşamba
kaplı masayı gördü. Sonra tahta iskemleleri.
Sonra yerdeki hasırı. Sonra sönmüş ocağı.
Sonra erkeği gördü-çırılçıplak.
Elindeki lamba söndü.
Buraya gel, dedi erkeğin sesi.
Kadın, elinde sönmüş lamba, sesin geldiği
yöne doğru ilerledi. Ayakları döşeğin
tahtasına çarpıp durdu.
Bir elin bacaklarına dokunduğunu duydu.
Sönmüş lambayı yere bıraktı. Çömeldi.
Bacaklarına dokunan el, kasıklarına
doğru ilerledi.
Aynı anda erkeğin soluyuşunu duydu
kadın.
O soluyuşa doğru eğildi.
Sen misin? dedi kadın.
Erkek, Evet, demedi. Kadını kendine
doğru çekti.
Kazları yemlemiş çocuk pencereden
içeriye bakıyordu.
Işık yoktu. Hiçbir şey görülmüyordu.
Yalnız, dayısının, Nerde kaldın? dediğini
duydu.
Gözünü pencereden ayırdı. Kulağını
pencereye dayadı.
Kadının sesi duyuldu. Ormanı yürüyerek
geçtim. İki kez yolumu yitirdim.
İki kez mi? dedi dayısı.
Evet, dedi kadın.
Çocuğu gördün mü? dedi dayısı.
Evet,dedi kadın.
Nerde şimdi? dedi dayısı.
Kazlara yem veriyor, dedi kadın.
Lambana n'oldu? dedi dayısı.
Söndü, dedi kadın.
Öyleyse soyun, dedi dayısı.
Soyundu mu?
Çocuk görmedi.
Ama duydu:
-Elini ver bana. (Dayısının sesi.)
-Buraya gelmemeliydim. (Kadının sesi.)
-Daha önce de gelmiştin. (Dayısının
sesi.)
-Bir kez daha gelmemeliydim. (Kadının
sesi.)
-Geldiğine göre. (Dayısının sesi.)
Sonra hiçbir ses duymadı.
Sonra, uzun bir süre sonra:
-Böylesi bir gelişi hiç beklemiyordum.
(Dayısının sesi.)
-Senin için. (Kadının sesi.)
Uzun bir sessizlik. Sonra:
-İki dağın arasını unutma. (Kadının
sesi.)
-Unutmam. (Dayısının sesi.)
-Oyluğu da unutma. (Kadınınsesi.)
-Nasıl unuturum? (Dayısının sesi.)
-Boynumu da unutma.
-Hiç unuttum mu? (Dayısının sesi.)
-Topuklarımı da. (Kadının sesi.)
-Kulaklarını, kulaklarının ardını,
saçlarını, göğüslerini de unutmam.
(Dayısının sesi.)
-Diline de söyle, dilin de unutmasın
tenimi. (Kadının sesi.)
-Olur dilim de unutmaz. (Dayısının sesi.)
Elini ver bana.
Çocuk sonra hiçbir şey duymadı. Ama
pencereden de ayrılmadı.
Nice sonra kadının söyledikleri ulaştı
kulağına:
-Kokumu alıyor musun?
-Evet. (Dayısının sesi.)
-Ya sesimi?
-Evet. (Dayısının sesi.)
-Seslerle de sevişilebilir, biliyor musun?
-Evet. (Dayısının sesi.)
-Öyleyse niçin burdayım? (Kadının
sesi.)
Bir gülüş. Bir kahkaha. Odayı dolduran.
(Dayısının.)
-Çünkü burda telefon yok.
-Elektrik de yok. (Kadının sesi.)
-Evet, yok.(Dayısının sesi.)
-Karanlıkta daha iyi. (Kadının sesi.)
-Aşkın ışığa gereksinimi yoktur derdi
babam. (Dayısının sesi.)
Gülüşler. Kahkahalar. (Kadın ve Erkek.)
Sonra uzun bir sessizlik.
Sonra bir çığlık:
-N'oluyoruz? (Kadının sesi.) Bir deprem
mi bu?
-Korkacak bir şey yok, ölüyoruz. (Dayısının
sesi.)
Çocuk pencerenin önünden ayrıldı.
Soluk soluğa koşmaya başladı. Çınarın
altında durdu. Ayakları dibinde yılışan
köpeğe bir tekme attı. Sonra yıldızlara
baktı.
-Ölürlerse ölsünler, dedi.
*Ferit EDGÜ
- 1
0 Yorum
Önerilen Yorumlar
Gösterilecek hiç bir yorum yok